Mustafa Kaymakçı
Geçtiğimiz günlerde duayen liberal ekonomi yazarlarından birisi, “Bir ülkenin ekonomik yapısı, birincisi devlet(kamu), ikincisi firmalar (özel sektör), üçüncüsü ise hane halkı olmak üzere üç kısımdan oluşur” diye fetva vermiş.
Neo-liberal yazar, dünyada üçüncü sektör olarak kabul edilen “kooperatifleşme” konusuna hiç değinmemiş.
Dilerseniz, bu fetvaya yanıt verirken önce kooperatifin çok genel bir tanımını yapalım. Kooperatif; “bireylerin kamu sektörü yanında ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve isteklerini karşılamak amacıyla gönüllü olarak bir araya gelmesiyle ortak olarak sahip oldukları ve demokratik olarak denetledikleri özerk bir yapı”dır.
Gönüllü ve açık ortaklıklar olmalarının yanı sıra sosyal, etnik, siyasal ve dinsel ayırım gözetmeksizin herkese açık işletmelerdir.
Kooperatifler ile Firmalar (Şirketler ya da Özel Sektör) Arasındaki Farklılıklar Nelerdir?
• Şirketlerin amacı, yatırılan sermayeden en yüksek düzeyde kar sağlamaktır. Bunun için hammaddeyi üreticilerden ucuza almaya çalışır ve işçilerine de olabildiğince az ücret öder, ancak mamul madde haline getirdiği malı tüketicilere yüksek fiyat ile pazarlamak ister. Bu liberal sistemin doğasından kaynaklanır.
• Şirketlerde kar, ortakların sermaye katılım payına, kooperatiflerde ise kar, ortakların yapmış oldukları işlem esasına göre dağıtılır.
• Kooperatiflerde mülkiyet ve işletme görevi, ortaklar tarafından yüklenilmiştir.
• Şirketlerde ortaklar birbirlerini tanımayabilir, hisse senetleri serbest piyasada alınıp satılabilir. Kooperatiflerde ise, ortaklık senetleri kooperatifin onayı ile devredilebilir.
• Birey ya da aile, şirket sermayesinin yüzde 50’sinden fazlasına sahip olduğu taktirde, şirkete egemen olur. Kooperatiflerde ise bir bireyin sahip olabileceği ortaklık sınırı, yasa ile sınırlandırılmıştır.
Kooperatifçilik Neden Önemli?
• Kooperatifler, piyasanın acımazsızlığı karşısında, küçük işletmelere kendi özerkliklerini kaybetmeksizin daha büyük ve güçlü ekonomik yapılar şeklinde birleşme olanağı sağlar.
• Ürün ya da hizmet arzını düzenleyerek bireylerin ya da küçük işletmelerin pazar gücünü artırabilir.
• Düşük sermayeli ortaklara da ekonomik kararlara katılım olanağı sağlar.
Dünyada Kooperatifçilik Ne Durumda?
Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) ve Dünya Bankası’na göre, liberal ekonominin başat olduğu ülkelerde bile kooperatifler Amerikan, Fransız, Japon ve Alman ekonomilerinde önemli bir rol oynamakta. Milli gelir üzerinde etkileri incelediğinde ise Finlandiya, İsviçre, Hollanda ve Fransa’daki kooperatif işletmeler ön plana çıkmakta. Anılan ülkelerde kooperatifler milli gelire en az yüzde 5 gibi bir katkı sağlamakta. Bu da göstermektedir ki gelişmiş ekonomilerde kooperatifler ekonomik açıdan önemli yapılardır.
Kooperatiflerin yaygın olarak rol aldığı bir sektör ise tarım. Örneğin Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal kooperatiflerin payı, tarım ürünlerinin işlenip pazarlamasına değin en az yüzde 50’den, yüzde 100’e kadar uzanıyor. Bu ülkelerde, üretimin planlanmasından başlayarak temel girdileri sağlanması ve her türlü mühendislik hizmetlerinin yanında pazarlamaya değin bütün hizmetler kooperatif önderliğinde çiftçilere sağlanıyor. Böylelikle Avrupa çiftçisi, Türkiye çiftçisine göre karşılaştırılmayacak düzeyde daha zengin.
Türkiye Tarımı ve Çiftçisi Neden Zor Durumda?
Çiftçi de tüketici de memnun değil. Yurdumuz tarım hammadde ithalatçısı oldu. Rakamları herkes biliyor ve sızlanıyor.
Ancak neden-sonuç ilişkisi üzerinde duran az.
En önemli nedenin, aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmelerin tarımsal işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturmasına karşın, tarımsal kitlerin özelleştirilmesi yanı sıra tarımsal kooperatiflerde örgütlenmesinin ihmal edilmesi olduğunu belirtmek gerekiyor.
Oysa tarımsal kooperatifler, üretim için girdi ve ara malları sağlama ile ürünlerin işlenmesi (ortak makine parkları, kaba ve yoğun yem üretimi, ortak sağım hane, soğuk zincirin sağlanması) ve pazarlaması gibi konularda egemen rol oynayabilirdi.
Bir başka deyişle tarımsal kooperatifler aracılığıyla çiftçilerin sanayici olmaları sağlanabilirdi. Katma değerin bu şekilde çiftçinin eline geçebileceği unutuldu.
Çiftçilerin tarımsal amaçlı kooperatifler altında örgütlenmeleri durumunda, pazara çıktıklarında örgütlenmiş aracı ve sanayici karşısında pazarlık ve rekabet güçleri şanslarının olduğu gerçeği, bilerek göz önüne alınmadı.
Türkiye’de de Kooperatifçilik “Üçüncü Sektör” Olarak Kabul Edilmeli
Dünyada, kendine yeten örgütler olarak kooperatifler ortaklarının ve bulundukları yerin sosyo-ekonomik durumlarının iyileşmesinde önemli rol oynuyorlar. İstikrarlı ve sürdürülebilir politika üretiyorlar ve insan odaklı olarak ekonomik kalkınma yaklaşımları yanında sosyal gelişmeye de katkıda bulunuyorlar.
Bütün bunlar bir araya gelince günümüzde, kamu ve özel sektörün yanında kooperatifçilik için “üçüncü sektör” tanımlaması yapılıyor.
Türkiye’deki piyasa fetişistleri gelinen noktayı görmeli. Gelir dağılımının bozulması sonucu, sağlıktan eğitime yaşamın her alanında eşitsizliğin yanında üretemeyen bir ülke durumuna gelindi. Üretim, nüfus artışına koşut olarak artmadı.
Ekonomide, planlı ekonomiye dönmekten başka çare yok. Doğal olarak üçüncü bir sektör olarak kooperatifleşmeyi, özellikle tarımda kooperatifleşmeyi başat duruma getirmek gerekiyor.
(Hasat Türk, Köşe Yazısı, Sayı: 159)