Mustafa Kaymakçı
Kimi açıklamalara göre Türkiye’nin tarımsal üretimi artıyor. Ancak ileri sürülen sayılar, toplam üretim üzerinden. Ancak sayıların nüfus başına verilmesi gerekiyor. Nüfus başına üretim artmıyor. Bu nedenle Türkiye açık bir şekilde tarım ürünleri ithalatçısı olmuş durumda!
Tarım Ürünleri İthalatımız Ne Boyutta?
2003 yılında 2 milyon 765 bin 287 kişi Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS)’ne kayıtlı iken, 2019’da bu sayının 2 milyon 83 bine düştüğü biliniyor.
Gazete haberlerine göre; 2002 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde tarımın yüzde 10,3 olan payı, 2019 yılında yüzde 6,4’e düşmüş.
Çiftçilerin 2002’de 4,5 milyar lira olan borç yükü bugün 160 milyar lirayı aşmış.
2003-2019 döneminde tarımsal hasıla kaybı 971 milyar lira olmuş.
2003-2019 döneminde tarımsal (bitkisel ve hayvansal üretim) ürünler ithalatı 105 milyar dolar olarak gerçekleşmiş.
16 yılda toplam 1,4 milyar dolarlık et ithal etmişiz. 2003-2019 döneminde 5 milyon büyükbaş hayvan ithalatına yapılan ödeme ise 6,8 milyar doları bulmuş. Yine aynı dönemde 3 milyon baş koyun ithalatına 349 milyon dolar, 7 bin baş keçi ithalatına ise 4 milyon dolar ödenmiş. Hani Türkiye küçükbaş hayvan cennetiydi?
2020 yılında da Resmi Gazete’de yayımlanan “ithalat rejimi kararına ek karar” ile de Venezuela’dan 5 bin 500 ürün, çoğunluğu sıfır gümrük vergisiyle ithal edilecekmiş.
Şimdi bir başka ülkeye, tarım ithalatçısı değil, Amerika Birleşik Devletleri’nin arkasından dünyanın en büyük ikinci tarım ürünleri ihracatçısı Konya büyüklüğündeki Hollanda’ya bakalım ve Türkiye’nin ihracatı ile bir karşılaştırma yapalım:
Hollanda’da İhracat Ne Durumda?
Hollanda İstatistik Kurumu ve Vageningen Üniversitesi Ekonomik Araştırma Merkezi’nin verilerine göre 2019 yılında Hollanda, 94,5 milyar avroluk ihracat yapmış.
Hollanda’nın 2019 yılında ihraç ettiği altı ürün şöyle: Çiçek soğanı ve süs bitkileri: 9,5 milyar avro, Et ve ürünleri: 8,8 milyar avro, Süt ürünleri ve yumurta: 8,6 milyar avro, Sebze: 7,3 milyar avro, Meyve: 6,2 milyar avro ve İçecek: 5,8 milyar avro.
Türkiye’nin 2019 yılı itibarıyla tarım ürünler ihracatı ise 18 milyar dolar dolayında. Dolar/Avro paritesi olan 0,89’a göre bir karşılama yapıldığında bu miktar 16 milyar avro. Hollanda’nın, Türkiye’den 5,9 kat daha fazla ihracat yapmış olduğu görülüyor.
Türkiye nüfusu 2019 yılında 83 milyonu geçiyor. Hollanda nüfusu ise 17 milyonun biraz üzerinde, bir başka anlatımla Türkiye’nin ancak yüzde 20’si kadar.
Türkiye-Hollanda karşılaştırmasını bir de nüfus üzerinden yapalım: Bu karşılaştırma daha doğru. Buna göre nüfus başına ihracat, Hollanda’da Türkiye’ye göre 29,2 kat daha fazla, neredeyse 30 kat.
Türkiye’nin Tarımsal Üretimi Nüfus Başına Neden Artmaz ya da Tarımda Neden İthalatçı Olduk?
Bunun cevabını neden-sonuç ilişkileri bağlamında aramaksızın, sağlıklı sonuç ve önlemler üretemeyiz.
Burada iki önemli neden öne çıkıyor.
Birincisi, Türkiye tarım işletmelerinin yapısal özelikleri dikkate alınarak bir tarım politikası izlenmedi.
Aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler, tarımsal işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlardı.
Tarımsal nüfusu istihdam ettikleri için toplumsal yanı olan bu işletmelerin, tarımsal kooperatiflerde örgütlenmesi de ihmal edildi.
Oysa tarımsal kooperatifler, üretim için girdi ve ara malları sağlama ile ürünlerin işlenmesi (ortak makine parkları, kaba ve yoğun yem üretimi, ortak sağım hane, soğuk zincirin sağlanması) ve pazarlaması gibi konularda egemen rol oynayabilirdi.
Bir başka deyişle tarımsal kooperatifler aracılığıyla çiftçilerin sanayici olmaları sağlanabilirdi. Katma değerin bu şekilde çiftçinin eline geçebileceği unutuldu.
Çiftçilerin tarımsal amaçlı kooperatifler altında örgütlenmeleri durumunda, pazara çıktıklarında örgütlenmiş aracı ve sanayici karşısında pazarlık ve rekabet güçleri şanslarının olduğu gerçeği, bilerek göz önüne alınmadı.
İkinci önemli neden: Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesinden kaynaklandı.
Türkiye’de 1980 yıllardan itibaren devletin küçültülmesi uygulamalarının bir aracı olarak özelleştirme devreye sokuldu.
Özelleştirmeden Tarımsal KİT’ler de payını aldı. Onların temel işlevi, tarım ürünlerinin fiyat oluşumunda düzenleyici olmalarıydı. Bu işlevleri nedeniyle üreticiler, yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının ve teşkilatlanmamış kredi piyasasının egemenliğinden belli ölçülerde kendilerini kurtarabiliyorlardı.
Bu kurumların özelleştirilmesi, kimilerinin de kapatılmasıyla üreticiler bütünüyle sermaye gruplarının insafına bırakılmışlardır.
“Türkiye’nin Tarımsal Üretimi Nüfus Başına Neden Artmaz ya da Tarımda Neden İthalatçı Olduk?” konusuna böyle bakmak gerekmiyor mu?
(Hasat Türk, Köşe Yazısı, Sayı: 158)