Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, Bloomberg HT’de Güzem Yılmaz Ertem’in sunduğu Fokus programına katıldı, gıda sanayinin son durumunu ve Ramazan öncesinde gıda fiyatlarını değerlendirdi.
Kopuz, “Tüm İslam aleminin Ramazan’ını tebrik etmek istiyorum” diyerek sözlerine başladı.
Milli Tarım Politikası oluşturulmalı!
“Gıda ve içecek sektörü, talebi karşılamak için çok yoğun bir üretim aşamasında. Halkın talebini karşılayacak enerji ve imkanlarımız var. Şu anda arz ve talep anlamında sıkıntı yok” diyen Kopuz, Milli Tarım Politikası oluşturulması gerektiğini söyledi.
Kopuz, “Gerekirse Bakanlığımızın isminin başına dahi Milli ifadesi konulabilir. Bu kriz çıkana kadar yılda 5 milyar dolar ithalat, 12 milyar dolar ihracat yapan bir ülkeydik. Ancak bundan sonrası belirsiz. Bugün COVID-19 sebebiyle bazı ülkeler, ülke içi ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak gıda ve tarım ürünleri ihracatını durdurdu. Bu da fiyatların dalgalanmasını beraberinde getirdi.
Bizim bu konuda yaptığımız öneriler var. Ortaya çıkan koşullar karşısında bir milli tarım politikası oluşturulabilir. Ülkedeki her ilde, beldede tarım yapmayı sağlayacak bir irade ortaya konmalı. Bu irade için de fikirler üretilmesi lazım. Mevcut ortamda, fiyatları bu şekilde dengelememiz gerekiyor” dedi.
Bu dönemde spesifik olarak fiyatlar arttı mı? COVID-19 için nasıl önlemler aldınız?
Kopuz, Sunucu Ertem’in fiyatlarla ilgili sorusuna, “Bize hep fiyatları sorarlar. Geçen seneden bu seneye ne oldu diye bakarsak, COVID-19 öncesinde bakliyat ve makarna sektörünün etkilendiğini görüyoruz. Bu artışların yalnızca COVID-19 nedeniyle ortaya çıktığını söylemek doğru olmaz.
Tipik bir Ramazan kolisindeki temel gıda ürünlerine baktık, istatistikler bize fiyat artışlarının enflasyon oranları üzerinde seyrettiğini gösteriyor. Yaklaşık %20’nin üzerinde bir fiyat artışı görünüyor. Bu sadece COVID’ten kaynaklanmıyor. Enerji, iş gücü gibi maliyetlerin artmasının da payı var. Biz, bu enflasyonla mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bizim Türkiye içi ve dışına ilişkin planlarımız var. Biz üreticiyiz, kendi çalışanlarımızın sağlığı için otoritelerle görüşerek gerekli tedbirlerimizi aldık.
Sağlık çalışanlarını ve bu dönemde yaptıklarını takdir ediyoruz. Ancak gıda sektöründe gerektiğinde 24 saat çalışan, koronavirüs riski devam ederken işinin başında olan çalışanlarımızın da teşekkürü hak ettiğini düşünüyoruz” şeklinde yanıt verdi.
“Üretime ağırlık vermeliyiz”
Kopuz, üretimin ve potansiyeli kullanmanın öneminin artmış olmasını şu sözlerle vurguladı:
“Bugün dünyaya baktığımızda koronavirüs salgınıyla birlikte, salgının yanında tarımın gündemin ilk sıralarına alındığını görüyoruz. Bu gelişmeleri takip ediyor, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’yle (FAO) görüşmeler yapıyoruz.
İstanbul’da 20 milyona yakın bir nüfus var. Böyle bir nüfusun beslenmesini sağlamak büyük bir iş. Üretmeden tüketen bir toplum haline geldiğimizi düşünüyorum. Gönüllü olarak bazı teşvikler yaparak bazı insanlarımızı büyük şehirlerden Anadolu’ya gönderebilir, tarım ve hayvancılığa yönlendirebiliriz.
Bu noktada ideolojiden uzak, her kesimi kucaklayan insanların vereceği fikirlere ihtiyaç var. Daha önce belirttiğim gibi bir milli tarım ve hayvancılık politikası oluşturmamız gerekiyor.
Belki yarın altın da petrol gibi para etmeyecek. Ancak bizim ülkemizdeki toprağımız, tohumumuz altın olacak. Bunu eken, işleyen, üreten insanlarımız da hak ettiği değeri bulacak.”
“Ev dışı tüketim ve turizmin durması sektör için büyük kayıp!”
Kopuz, gıda sektörünün karşılaştığı önemli bir soruna değindi ve şunları söyledi:
“Ev dışı tüketim, gıda sektörü için önemli bir talep kaynağıdır. Şu anda ev dışı tüketimin gerçekleştiği yerler tamamen kapalı, talep de sıfıra inmiş durumda. Ülkemize her yıl 30 milyon civarı turist geliyordu. Bu büyük turist nüfusunun gıda ve içecek ihtiyaçlarını da sektör olarak biz karşılıyorduk. Turizmde bu sene kayıp, oradan gelen talep de sıfıra indi.
Bunlar, normal zamanda gıda sektörünün önemli üretim yaptığı alanlar. Şu anda sektörün buralarda büyük bir kaybı söz konusu.
Şu anda devam eden kısım market ve perakende. Pastane gibi yerlerde bile tüketim durma noktasına geldi. Bundan sonra bütün tüketim alışkanlıkları yeniden şekil alacak. Ev dışı tüketimin nasıl devam edeceği, bu süreç aşıldıktan sonra halkın korkularını aşıp turizme ne zaman yönelebileceğini kestirmek zor.”
Ürün arzında bir aksama olur mu?
Ürün arzına da değinen Kopuz, “Gıda sanayi hammaddeye ulaşabildiği sürece işleyip halka ürün arz edecektir. Ancak burada kritik nokta hammaddeye ulaşabilmek.
Reel sektörün duracağı bir dönemde diğer sanayici arkadaşlarımıza sesleniyorum. Büyük bir Türkiye’miz var. Türkiye’nin her yerini nakış gibi işleyelim hammadde sorunu yaşamayalım.
Bizim artık hayvancılık ithalatını konuşmamamız lazım. Topraklarımızdaki değerlerimizi kullanmalıyız. Ülkenin bütün temel stratejisine tarım ve hayvancılık politikaları konmalı. Bunu başarırsak, şu anda 12 milyar dolar civarında olan ihracatımız 25 – 30 milyar dolarlara gelebilir. O zaman turizmdeki açığımız da kapanabilir.
Şu anda rafta ürünümüz var paniğe gerek yok. Ama yarın zam oranı %40 – 50’kere ulaşırsa, planlanma yapılmazsa gıda sanayisi de tıkanabilir. Gıdadaki enflasyon devlet garantisiyle çok üreterek, insanları tarıma yönelik kırsal bölgelere göç ettirerek aşılabilir. Hazine arazilerinin üretime açılması önemli bir adımdır. Ama bu tarz tüm hamlelerin altının doldurulması lazım. Hollanda yurt dışından bile arazi kiralayıp ekip biçiyor. Biz de Anadolu’nun zenginliğinin farkında varalım” diye konuştu.
Kaynak: www.gidahatti.com