İnsanların sağlık bilincinin artması, doğal beslenme trendinin giderek daha popüler olması fast food sektörünü de etkiliyor. Mc Donald’s Türkiye Müdürü Oğuz Uçanlar, sürdürülebilir olmak adına çalıştıklarını söyleyerek, “Aksi takdirde 20 yılda 30 yılda sevilen bir marka olmaktan istenmeyen bir marka haline gelecek. Yaşaması için bunu yapmak zorunda” diyor.
Sürdürülebilirlik denildiğinde herhalde aklımıza ilk gelen markalardan biri Mc Donald’s olmayacaktır. Hatta fast food sektörünün tamamına kuşkuyla yaklaştığımız bir gerçek. O yüzden “Bilinçli Ekonomi” sayfamız için görüşme talebi Mc Donald’s’dan geldiğinde şaşırdım. Şirketlerin değerinin artık sadece finansal tablolarla değil, çevresel etki raporları, karbon ayak izi, entelektüel sermaye gibi unsurlarla da ölçüldüğü günümüz dünyasında, Mc Donald’s’ın da bu bilinçle yönetildiğini savunan Türkiye Genel Müdürü Oğuz Uçanlar, bundan “sürdürülebilir köfte” stratejisi olarak bahsediyor. Uçanlar, “Sağlık çok önemli. Biz de sürdürülebilir marka olacaksak buna adapte olacağız. Yardım kuruluşu değiliz, kâr elde etmek zorundayız ama diyoruz ki, bunu yapmazsam 5-10 yıl sonra öleceğim” diyor.
FAST FOOD NE YAPACAK?
1980’lerden beri dünya çapında obezite oranı neredeyse ikiye katlandı. Ancak bir yandan obezite sorunu büyürken, diğer yandan sağlıklı beslenme trendi de daha popüler hale geliyor. Bugün dünya çapında birçok insan gıdalarda tazelik, kalite ve içerik şeffaflığına göre tercih yapıyor. İnsanlar ne yediğini, yediklerinin nasıl yapıldığını bilmek istiyor. Fast food zincirleri de bu akıma uyum sağlamaya çalışıyor. Euromonitor’un “2016’nın en büyük tüketici trendleri” raporunda, geçtiğimiz yılın en büyük gıda endüstrisi trendlerinden birinin sürdürülebilirliğe geçiş olacağı belirtiliyordu. Yine aynı rapordaki bir tabloya göre, dünya çapında insanlar yedikleri gıdalarda en çok şu nitelikleri arıyor: Tamamen doğal olması, sınırlı miktarda şeker içermesi ya da eklenmiş şeker olmaması, yapay bileşenlerin sınırlı veya hiç bulunmaması… Peki fast food sektörü tüm bunlara nasıl ayak uyduruyor? Mc Donald’s Türkiye Genel Müdürü Oğuz Uçanlar, “Bu doğal bir grafik değil. Ne kadar sürdürülebilirse o kadar karlılık düşüyor. Yetiştirilen bir hayvana koşması için bir kilometre ayırabilirsin ya da bağlarsın, o hayvan yürümeyebilir de. Ya da antibiyotikle şişirirsin veya tamamen doğal sıkma portakal suları üretir, satmaya çalışırsın. Biz, sürdürülebilirliğin yüzde 30-40’ını yapıyoruz. Hiçbir ürünümüz koruyucu madde, antibiyotik içermiyor. Yüzde 100 dana eti kullanıyoruz. Eti pişirip sadece tuz karabiber ekliyoruz. Patatesimiz tamamen organik. Normalde 2.23 lira kilosu. Biz 2.70 ödüyoruz. 2.20’lere alan da aynı para bizim de aynı para. Biz kârdan fedakârlık yapıyoruz” şeklinde konuşuyor.
BİZİM DE HATALARIMIZ VAR
“McDonald’s, malum kapitalizmin sembollerinden olan bir şirket” dediğimizde ise Oğuz Uçanlar, şöyle konuşuyor: “50-60 yıldır 120 küsür ülkede, 36 bin restoranla her gün 70 milyon kişiye ulaşabiliyoruz. Bu takdir edilmesi gereken bir nokta… Büyük olmanın yükü sıkıntı yaratıyor. Belki alakasız bir yerde yerli markada sıkıntı yaşıyor ama ‘McDonald’s gibi markalar deniyor. Gıda hep endüstriyel, fabrikasyon gibi görülüyor. Bu konuda bizim de hatalarımız var. Bu duvarın arkasında inanılmaz doğal, inanılmaz insani, sürdürülebilir işler de yapılıyor. Bunu açıklamamız, daha iyi anlatmamız gerekiyor. Bizim 70 küsür tedarikçimiz var. Bunlardan da 450 kalem mal alıyoruz. Yüzde 95 küsürünü yerli tedarikçilerimizden alıyoruz. Öncelikle istediğimiz, biraz da mecbur olduğumuz için yapıyoruz. Öyle sağlık kodeksleri ithalat kodeksleri var ki! Parçalanmış et ithal edemiyorum. Yüzde 95 dediğimiz tedarik 300 milyon TL demek.”
PORSİYONLAR NEDEN KÜÇÜLMÜYOR?
Oğuz Uçanlar, “Karbon ayak izini azaltmak için insanların daha az et tüketmesi ve porsiyonların küçülmesi gerekmiyor mu” sorumuza “Bu konu çok hassas. Gramajı değiştirince hemen ‘Aaa çalıyorlar mu’ deniyor. Kalori dengesi de önemli. İstersen 4’e 1 et quarter pounder’ı ye 120 gram et var. İstersen hamburger ye. 10’a 1 pound 45 gram” yanıtını veriyor.
SÜTAŞ ‘DÜŞÜK KARBON KAHRAMANI’ OLDU
SÜTAŞ, çevresel sürdürülebilirlik faaliyetleri için ‘Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D)’ tarafından ‘Düşük Karbon Kahramanı’ seçildi. Çiftliklerinin gübrelerin ile fabrikalarının organik atıklarından yenilenebilir enerji üreten Sütaş, 2016’da elektrik ihtiyacının yüzde 65’ini bu şekilde karşıladı. Böylece, 3 milyon ağacın temizlediği kadar sera gazı salımını engellemiş oldu.
BİR YILDA 10 MİLYON BIGMAC YEMİŞİZ
OĞUZ Uçanlar, “Türkiye’de 2016’da 9.8 milyon adet BigMac satıldı. Dondurmamız yılda 15 milyon satılıyor” diyor. Öte yandan, dünyada 795 milyon insan yeterince beslenemezken, 2.1 milyar insan fazla veya aşırı kilolu. Barilla Vakfı (BCFN) Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi’nde Türkiye, fast food restoranı başına kişi sayısı ve son tüketici üzerinden çöpe giden gıda konularında düşük puan almış.
www.hurriyet.com.tr