Ters sonuç veren işler için ‘arpa ektim, darı çıktı’ denir.
İşi pişirme anlamında da mercimeği fırına vermek, deyimini kullanırız.
Gelin görün ki böyle bir kültürde ekmeye arpa, fırına vermeye mercimek bulmak, bulsanız almak zorlaşıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, 17 Ocak’ta Gıda Komitesi’nin kararını açıklamıştı. Gıda ve tarımsal ürünlerde fiyat istikrarını sağlamak için her türlü yapısal tedbir alınacaktı.
Ve 13 Şubat’ta bir Cumhurbaşkanı Kararı’yla vergisi sıfırlanarak yeşil mercimeğin ithalatı teşvik edilirken ihracatı kısıtlandı.
3 gün öncesi, Dünya Bakliyat Günü’ydü. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, neyi kutladığımızı şöyle özetlemişti:
1990’da toplam 20 milyon dekar olan bakliyat ekim alanımız, bugün 9 milyon dekara düşmüş durumda.
Yani yarısından az bakliyat ekiyoruz, pahalılık ve yokluktan başka ne biçmeyi umuyorduk ki o çıksın!
Türkiye’nin yüzde 93’ü, 5 büyük kente yığıldı. Köyler boşaldı, tarımı kim yapacak?
Yeşil mercimek bilgisini gönderen dostum, şu notu da iliştirmiş: Büyükşehirleri rant hırsıyla ha babam büyüt, ziraatten kopan nüfusu sürekli çoğalt, İstanbul’a hıyarı Çengelköy yerine Antalya’dan getirt, hayvanı Çatalca yerine Uruguay’dan ithal et, sonuç bu. Ne bekliyorduk başka!
İşte size bir planlama hatası daha. Yüzyıllık, binyıllık planlar yapmaya dalınca gözden kaçan ufak tefek hatalardan tabii.
Fakat AK Parti İstanbul adayı, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, buna tepkili. Geçen Kadıköylüleri, maden facialarına da yol açan çevre katliamlarının hesabını sandıkta sormaya çağırıyordu.
Dünya Bakliyat Günü’nde alarm zilleri çalıyor. Mercimeğın ihracına kısıtlama, ithaline ise teşvik geldi.
Ne anlıyoruz buradan, bakliyat fiyatlarını uçuran neymiş şimdi: Yanlış tarım politikaları sonucu yokluktan mıymış, fırsatçılar yüzünden mi?