Şu sıra herkesin dilinde pelesenk olmuş bir ifade var; “sürdürülebilirlik…” Bu önek olarak her ifadenin başına gelebilir. Genelde “büyüme”, “kalkınma”, “çevre” gibi güncel ve yaygın kavramlarına başına getirerek, yaptığımız her eyleme sanki “dayanıklılık muskası” olacakmış gibi davranırız.
Oysa akılla, planla, sabırla sürdüremediğimiz eylemlerle dolu rutinlerimiz… Derler ki, “ata biner atayı unutur, attan iner atı unutur” tutumu, sürdürülebilirlik sağlamaz. Biz olması gerekenlere bakalım;
1. Sürdürülebilirlik, daimi olma yeteneğidir. Gayret, dikkat ve rikkat gerektirir.
2. Başladığın işi yarım bırakma alışkanlığını terk et. Söylemin ile eylemin tutarlı olsun.
3. İthalata dayalı büyüme ile sürdürülebilir büyüyemeyeceğini bil.
4. Değer üretmeden, katkı sunmadan varlığını sürdüremez, silinir gidersin. Tarlada izin olsun ki harmanda sözün olabilsin.
5. Cumhurbaşkanlığı forsundaki tarihte kurduğumuz 16 devlet ile övünürken, 16’sının da neden sürdürülebilir olmadığını düşün.
6. Kaynakları sömürerek, devlet malı deniz yemeyen domuz diyerek sürgit var olamazsın.
7. Teknoloji üretmeyen, akılsız yatırımlar, verimi düşük süreçler seni sürdürülebilir kılmaz.
8. Sürdürülebilir dünyayı başkası değil senin çevreye, gezegene, doğaya gösterdiğin özen sağlayabilir.
9. Dilin yeşil ama elin karbon siyahı ise sürdürülebilir dünyan gerçekleşmeyecektir.
10. Sürdürülebilir gelişme, dünün tecrübesi, bugünün imkânları ile yarını öngörmekle sağlanabilir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Sürdürülebilirlik kelimesi neden dilimizde?
Her yeni düşünceyi derhal söylemimize alıyor fakat eylemimize katmıyoruz. İnsanın önce fikirleri değişir ama hayatını alışkanlıkları yönetir. Alışkanlık haline getiremediğimiz düşünce, bir müddet dilimizde dolanır durur ama sonunda hem dilimizi hem de davranışlarımızı terk eder.