Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kaldı. Sn. Erdoğan sonuca daha yakın gibi gözüküyorsa da şimdiden bir kanaatte bulunmak yanlış olur. Ancak hangi lider kazanırsa kazansın, belli olan bir şey varsa o da son dönemde enflasyon ve hayat pahalılığında meydana gelen artış, gelir dağılımındaki ağır bozulma, ve devam eden yüksek işsizlik seçmenin tercihleri üzerinde beklendiği kadar etkili olmamış. Bu gerçekten ilginç bir durum çünkü bu iktisadi kötüleşme halen icraatta bulunan Erdoğan hükümeti döneminde gerçekleşti.
Evet, tüm dünyada pandemi sonrasında tedarik zincirlerinde meydana gelen bozulma, eş anlı olarak ekonomileri canlandırmaya yönelik son derece genişleyici para ve maliye politikaları izlenmesi ve son olarak da Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte emtia fiyatlarında meydana gelen artışlar neticesinde enflasyonun yüzde 10’lu seviyelere kadar çıktı. Ancak enflasyonun bizdeki boyutu ise tamamen farklı oldu. Dünya yüzde 10’ları konuşurken, biz yüzde 100’leri konuştuk. Dünyadan bu kadar daha kötü bir performans göstermemizin tek sebebi ise uygulanan yanlış ekonomi politikalarıydı. Özellikle Naci Ağbal’ın görevden alınmasından sonra izlenen para politikalarının TL’yi savunmasız bırakması ve dolayısıyla da döviz ve altın talebini anormal artırması ile birlikte kurların fırlaması enflasyonu bambaşka boyutlarda yaşamamıza sebep oldu. Bugünden sonra da para politikasında radikal değişiklikler yapılmaz ve ekonomi soğutulmaz ise bu yüksek enflasyonu yaşamaya devam edeceğiz. (Ki, 12 ay içinde bu kez yerel seçimler olacağını da hatırlarsak, böyle bir aksiyon alınmasını beklemek fazla bir iyimserlik olur.)
Son senelerde Türkiye gelir dağılımında da müthiş bir bozulma yaşadı. En yüksek kayıp kurlar ve enflasyondaki artışa rağmen parasını TL’de tutan orta gelir gruplarında oldu. (Bu durumdan zaten uzun süredir dolarize olmuş olan üst gelir grupları ve faiz hassasiyeti dolayısıyla döviz ve altına yatırım yapmayı tercih eden gruplar hiç etkilenmedi, aksine servet artışı yaşadılar.) Tabii ki, bir diğer ezilen grup da düşük gelirliler oldu. Enflasyonun artması ceplerindeki paranın alım gücünü düşürürken, genel enflasyonun da üzerinde artış gösteren tarım ve gıda fiyatları (harcama sepetlerinde bu ürünlerin ağırlığının daha fazla olması nedeniyle) en çok bu kesimleri etkiledi. Devletin transfer yardımları ve memur-emekli maaşlarında ve asgari ücrette yapılan artışlar ise bu ağır faturanın azalmasını sağladı.
Peki, seçmenin geneli ekonomi politikalarını Hükümetlerin planlayıp uyguladıklarını ve son tahlilde de tek sorumlunun onlar olduğunu bilmiyor mu? Kötü ekonomi yönetimine rağmen neden oylar alternatiflere yeteri oranda kaymıyor? Burada bir kaç faktörden bahsedilebilir zannedersem. Birincisi, bazı seçmenlerin alternatif hükümetlerin daha iyi performans gösteremeyeceği inancı. (Halbuki, muhalefet genel olarak çoğu ekonomistin ve piyasaların da beğendiği, desteklediği ve üzerinde çalışılmış ekonomi programları ortaya koydu. İlk tur sonuçlarına piyasaların son derece olumsuz tepki vermiş olması da bunun bir göstergesi.)