Son günlerin gündem konusu soğan fiyatlarındaki yükselişi değerlendiren İTO Meclis üyesi Mustafa Manav, üretim dönemindeki fiyatla, sezon sonu fiyatlarının arasında fark olmasının gayet doğal olduğunu söyledi. Manav, “Sebze meyve konusunda ucuz ülke olmayacağız” ifadesini kullandı.
Radyo Trafik’te yayınlanan Ticaret Trafiği programına konuk olan TGDF Kurucu Üyesi ve 21. Dönem İTO 13 No’lu Meyve Sebze Komitesi ve Meclis Üyesi Mustafa Manav, son günlerde gündemde önemli yer teşkil eden soğan fiyatlarındaki yükselişi değerlendirdi.
Eylül-Ekim aylarında üretilip, Mayıs ayına kadar saklanan soğanda verilen firelerin artışta önemli rol oynadığını vurgulayan Manav, ancak tek artış nedeninin fire olmadığını belirterek, üretim dönemindeki fiyatla, sezon sonu fiyatlarının arasında fark olmasının gayet doğal olduğunu bildirdi.
“Yanlış ve komik iddialar”
Soğan örneğinden yola çıkarak özellikle israf ve fire konusunun altını çizen Mustafa Manav, öncelikle ürünlerde neden fire olduğunu açıkladı:
“Ekim ayından Nisan, Mayıs ayına kadar saklanan bir malda fire olmaz mı? Muhakkak olur, neden olur? Soğuk hava depolarına soğanı koyamazsınız çünkü çok maliyetlidir. Kilo başına 3-4 TL maliyet getirir. Dolayısıyla bizim kuru depo dediğimiz yerlerde soğanlar bekletilir ve bunu fire vermesi gayet doğal.
Basında görüyorum, biraz da gülüyorum. Artık satış şansını kaybetmiş, soğanların çöpe dökülmesi gayet doğal. Bunu sanki soğanlar çöpe dökülüyor, fiyat artışı sağlanıyor olarak algılanması hem yanlış hem de biraz da komik. Pazarda 25 liraya satılan soğanı hangi akıllı çöpe döker? Bu her ürün için geçerli… Depoya koyduğunuz 20 ton ürün, 3-4 ay bekletiyorsunuz. Muhakkak 1-2 ton fire verir. Bir de bu kuru depolarda soğanı koyduğumuzda eğer hava nemli ise çürüme daha çabuk olur, doğal olarak o da var. Böyle bir sürü etken var.”
İsraf ve fire maliyeti yıllık 18 milyar dolar
Türkiye’de gıdadaki israfla beraber fire olayının yıllık maliyetinin 18 milyar dolar olduğunu belirten Manav, bu rakam mübalağa olsa bile en azından 15 milyar dolarlık bir kayıp olduğunu vurgu yaptı.
“Lokantalarda tabakta bıraktığımız şeyler israf” diyen Manav, şöyle devam etti:
“Ama Adana’nın sıcağından malı, karpuzu koyduğumuzda İstanbul’a gelene kadar yolda en azından 200-300 kilo fire, rüzgârdan sıcaktan bu tür kayıplar olacak. Bazı kayıplar hakikaten çok pahalı! Nedir bunun önlemi? Soğuk hava frigolu arabalarla taşımak, o da çok büyük bir maliyettir. Çünkü soğuk hava frigolu kamyonların dönüş yükü bulması çok zor oluyor.
Şunu söyleyebilirim ki bizim hal esnafı, dünyadaki en hızlı hareket eden zihniyete sahiptir. Tarladan malı topladığında ertesi gün satışa sunabilecek bir şansa ve beceriye sahiptir. Zaten bu sağlanmazsa kirazda, çilekte hassas mallarda tamamen fire olur ve büyük zararlar ortaya çıkar.”
Bahar aylarının sebze-meyve fiyatları açısından yüksek olduğunu belirten İTO Meclis Üyesi Mustafa Manav, 20 gün önce eriğin kilosunun halde 1.000 lira, perakende de ise 1300-1400 liraya çıktığını belirterek, “Yazın bu 40-50 liraya düşecek. Şimdi kış meyvelerinin bitimi, onlarda düşüş beklememek lazım. Bahar gelirken de yeni meyvelerin piyasaya çıkışı, onlar da turfanda, ucuzluk beklememek lazım. Havalarda soğuk gitti, yağmur da az oldu. Biraz acele etmemek lazım, beklemek lazım.” dedi.
“Meyve sebze konusunda ucuz bir ülke olmayacağız”
Kahramanmaraş merkezli depremlerin tarıma da etkisi olabileceğini ve özellikle iklim koşulları sayesinde üç kere hasat yapan Hatay’ın bundan etkilenebileceğini belirten Manav, bölgedeki su kanallarında eğer bir büyük bozulma olmazsa, arıza yoksa durumun kısmen toparlanabileceğini vurguladı.
“Meyve sebze konusunda önümüzdeki dönemde ucuz bir ülke olmayacağız” diyen Manav, suçlanan kabzımallar olsa da fiyat artışlarındaki asıl sorunun maliyet artışları olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Hep kabzımallar suçlanmıştır. Hep böyle bir günah keçisi bulunmuştur ama hiç düşünülmemiştir ki, mal uçarak, ışınlanarak gelmiyor buraya. Bu maliyetler arttı. Dediğim gibi sıfır aldığınız bir mal bile, satışta eğer 4-5 lirayı bulmazsa kâr mümkün değil. Tarladan bir liraya aldığınız herhangi malın hale kadar satış yerine kadar 4 TL maliyeti oluyor. Şimdi eğer siz tarladan bir liraya alırsanız 5 liraya mal olan malı, 7-8 liraya satmak zorundasınız. O zaman maliyete göre 7-8 kat artmış oluyor.
Üçüncü köprü olayı da büyük maliyet getirdi. Son komite toplantımızda “Acaba geceleyin trafik serbest iken Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçiş hakkı verilebilir mi?” diye bir düşünce oluştu ama bu ne kadar uygun olur? Yazın çok önemli, yani o kirazı, çileği anında siz satış yerine ulaştıramazsanız firesi oluyor, israf kaybı oluyor.
“Üreticiye 15 gün içinde ödeme yapıyoruz, marketlerden geç ödeme alıyoruz”
Sektördeki en büyük sorunlardan birisi de ödeme dengesizliği. Hal esnafı ile üreticiler arasında sorun yok ancak marketlerin uzun vadeli ödeme yapmaları sektörü zorlamaktadır. Hal esnafı satılan malı gönderen üreticiye 15 gün içinde parayı ödemek zorunda. Eğer ödemezse belediye ruhsatını İptal ediyor. Buna ek olarak bizim hal esnafının belediyeye verdiği teminat mektupları vardır. Eğer siz köylünün üreticinin gönderdiği mala parayı ödemezseniz hemen bir imzayla bir dilekçeyle o teminattan zaten üretici parasını alabiliyor. Sigorta gibi yani hal, Türkiye’deki 4-5 milyon üreticinin garantisidir. Üretici ile hal esnafı arasında Türkiye sınırları içinde dava bulamazsınız. 2 taraf da birbirini tanır bilir sonucu kabullenir. Yani problem yaşanmaz ama tekrarlıyorum bilhassa meyve sebzenin satışının satış parasının en fazla bir ay içinde satıcıya ve üreticiye ödenmesi gerekir.
Biz halde marketlere mal veriyoruz. Üreticiye 15 günde ödeme zorunluluğumuz var fakat marketlerden tahsilatı, bazen 2 ay, 3 ay, 4 aylık benim meslektaşlarım da çekler, senetler var. Biz bunu Ticaret Odası’nda çok gündeme getirdik, Ankara’ya bu haberler gitti hâlâ daha tam olarak kesinleşmedi. Çünkü Türkiye’de hemen hemen marketlerin satış potansiyeli %70-75’lere ulaştı. Pazarcı, manav, küçük esnaf çok azaldı.”