Prof. Dr. Aykut GÜL
Her büyük afet, her büyük salgın, her büyük savaş ve her büyük küresel olay; gıdanın, tarımsal üretimin, yeşilin, kırsalın önemini ve çok da fark edilemeyen gizli gücünü ortaya çıkarıyor. Tarım; doğal kaynakları, çevreyi, ekonomiyi, sosyolojiyi ve siyaseti doğrudan etkiliyor. Tarımı sadece makro göstergelerle ve istatistiklerle ifade etmeye çalışmak her zaman yetersiz kalıyor. Tarımın, ölçülemeyen, tartılamayan, parasal olarak ifade edilemeyen ancak büyük sosyoekonomik olaylarda kendini gösteren çok özel boyutları var.
Pandemi ile farkına vardığımız gıda ve sağlıklı çevre, iki hafta önce yaşadığımız yüzyılın depremi ile daha farklı bir boyutta kendini gösterdi. Deprem mağduru kentlilerin yükünü, önemli ölçüde, köyünde yaşamını sürdüren Anadolu insanı kaldırdı. Kendileri de depremzede olan birçok köylümüz kapılarını şehirlerden gelenlere açtı, ekmeğini, çorbasını paylaştı. Bu açıdan bakıldığından köylümüzün âlicenap yönü yeniden keşfedildi.
Depremzedeler neden kırsala yöneldi?
Neden kırsal alan kurtuluş olarak görüldü insanımız için? Bunu birkaç nedene bağlayabiliriz… Öncelikle gıda ve suya erişebilme. Şehirde, marketler kapandığı anda ekmeğe muhtaç olan insanlar, kırsalda, çok zengin olmasa da gıdayı her zaman temin edebildiler. İkinci neden güvenlik… Yüksek katlı beton binalardan tek katlı evlere geçmek önemli bir güvenlik nedeniydi kentli depremzedeler için. Köylerde de önemli hasarlar oldu ancak şehirlerle kıyaslamazdı bunun boyutu. Üçüncü bir neden, çocuklara, yaşlılara ve engellilere, psikolojik açıdan ortam değişikliğinin iyi gelmesiydi. Yeşil alan, temiz çevre, her bakımdan iyileşmeye yardımcı oluyordu.