Kamu yönetiminden çiftçilere, tarım birliklerine kadar hemen hemen tüm kesimler, kuraklık riskinin yaratacağı olumsuz sonuçları anlatıp, önlem alınması konusunda uyarıyor. İşin ilginci herkes kuraklık riskinden dem vuruyor ama su tasarrufunun dışından başka bir çözümden de bahsetmiyor. Öncelikle şunu belirteyim, meteorolojik kuraklık olsa da tarımsal kuraklıktan bahsetmek için henüz çok erken. Kuraklığın tarımı ve dolayısıyla gıdayı vurup vurmayacağını önümüzdeki haftalar belirleyecek.
Peki, kuraklığın çaresi var mı? Kuraklığın çaresi yok ama çözümü var; özellikle de çiftçilerimiz için. Çözümü ne? Nedendir bilinmez, ziraat odalarının bir türlü söyleyemediği çözüm, devlet destekli tarım sigortası. Oysa şu sıralar, tarım, ziraat birliklerinin çiftçiye bağıra bağıra, ‘arkadaş kuraklık riski çok yüksek, bir an önce tarım sigortası yaptır’ demesi lazım.
DEVLET DESTEĞİ YÜZDE 60
Durumu kısaca özetleyeyim. İklim değişikliğinin etkileri hissedilmeye başlandığından beri devlet destekli tarım sigortasında TARSİM kapsamında kuraklık verim sigortası yapılıyor. Üstelik devlet de kuraklık sigortasının primine yüzde 60 destek oluyor. Yani, prim 100 liraysa bunun 60 lirasını devlet karşılıyor, 40 lirasını çiftçi ödüyor. İşi bilen, kuraklıktan korkan çiftçi de sigortayı yaptırıyor. Mesela, 2022’de, 151 bin adet kuraklık sigortası yapıldı ve 2.6 milyon dekar alan kuraklık riskine karşı sigortalandı. Sigorta yaptıran üretici 72 milyon lira prim ödedi, karşılığında geçen yıl TARSİM’den 367 milyon TL kuraklık hasarı aldı. Öyle ki, özellikle Güneydoğu Anadolu’da yaşanan kuraklıkta; çiftçiyi tarım sigortası kurtardı ve çiftçi daha az prim ödedi, daha fazla tazminat aldı. İşte, çözüm dediğimiz de bu. Çiftçinin ürününü kuraklık vurursa ve sigortası yoksa bir dahaki seneye üretmekte zorlanacak. Sigortası varsa, hasarını aldıktan sonra gelecek sezon yine ekmeye devam edecek. Tarımda sürdürülebilirlikten kasıt da budur; lafla sürdürülebilirlik olmuyor.