Türkiye’nin tarımdaki görünümü her zaman tartışma konusu olmuştur. TÜİK’in verilerine bakarsanız pek çok şey yolunda gibi görünür ama sahadaki gerçeklerle yüzleştiğinizde durum pek de öyle değildir. O yüzden kronik tartışmalar yıllardır sürer ve ortaya çıkan memnuniyetsizlik üreticisinden tüketicisine kadar her kesimde mağduriyete dönüşür.
Son gelen veriler de bunu teyit eder nitelikte. Kasımda küresel gıda fiyatları aylık bazda yüzde 0,5 artarken, yıllıkta yüzde 5,7 yükseldi. Türkiye’de aynı dönem gıda fiyatı aylık yüzde 5,1 ve yıllık yüzde 48,6 yükseldi.
Türkiye’nin aylık gıda enflasyonu pek çok ülkenin yıllık oranından daha yüksekse ortada ters giden bir şeyler var demektir.
Dolayısıyla bu hafta eldeki resmi istatistikleri küresel ölçekte değerlendirerek fotoğrafa daha geniş bir açıdan bakmaya çalışacağız. Özellikle tarımda pek değinmediğimiz ya da az değinilen bazı verileri diğer ülkelerle karşılaştırmalar yaparak Türkiye’nin tarımdaki zayıf kaslarına dikkat çekeceğiz.
Tarımdaki bazı veriler iç açıcı değil. Bu konularda ilerleyemediğimiz sürece tarım ve gıda alanında verimlilik, kalite ve katma değerli üretim açısından rekabetçi yapıdan uzaklaşacağız. Sürdürülebilirlik konusunda kırılganlıklarımız artacak.
Bu kasları güçlendiremediğimiz sürece tarım ve gıda alanında verimlilik, kalite ve katma değerli üretim açısından rekabetçi yapıdan uzaklaşacağız. Sürdürülebilirlik konusunda kırılganlıklarımız artacak.
Gelin birkaç veri üzerinden ne demek istediğimizi somutlaştıralım. OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2024-2033 Raporu’na göre, Türkiye’nin tarımsal üretimde toplam faktör verimliliği (TFV) OECD ortalamasının altında kalıyor. TFV açısından 2000-2021 döneminde yüzde 1,2’lik bir artış oranına sahip olan Türkiye’ye karşın OECD ortalaması yüzde 1,8 seviyesinde.
Ar-Ge harcama payımız çok düşük
Türkiye’de tarımsal büyüme, büyük ölçüde doğal kaynak ve girdi kullanımıyla (toprak, işgücü, sulama, gübre) sınırlı kalmış görünüyor. Yenilikçi teknoloji ve modern tarım uygulamalarının yaygınlaşmasındaki eksiklikler ve kırsalda altyapı modernizasyon hızının yavaş olması Türkiye’nin TFV artış hızını frenliyor.
OECD ülkeleri arasında en yüksek TFV artışı sağlayan ülkelere baktığımızda yüzde 2,5 ile Hollanda dikkat çekiyor. Yoğun teknoloji kullanımı, dikey tarım sistemleri ve verimliliği artıran inovatif çözümler Hollanda’nın tarımsal üretim kaslarını güçlendiren etkenler arasında.
Keza hassas tarım uygulamaları, yüksek Ar-Ge harcamaları ve ölçek ekonomisine dayalı sürdürülebilir bir tarım modeline sahip olan ABD’de TFV artış oranı yüzde 2,1.
Biyoteknoloji uygulamaları ve organik tarım dahil sürdürülebilir çözümlere ve tekniklere odaklanan Almanya’da söz konusu oran yüzde 2 seviyelerinde. Bu ülkelerin ardından yüzde 1,9 ile İsrail ve Brezilya geliyor.