COP 29 beraberinde ciddi soru işaretleri, lobiciliğe mesken olan yapısı, yoksul ve kırılgan ülkelerin yine sözlerinin ağzına tıkılması ve hayal kırıklığıyla evlerine yollanmalarıyla sona erdi. Belli ki dünya bir yangın yeri ve açıklanan hedeflere karşın, toplantının değişen formatıyla beraber bazı ülkeleri bekleyen karanlık gelecek şirketlerin, lobilerin çıkarlarından daha az önemli.
Her yıl düzenli olarak yapılan iklim değişikliği konferansı, resmi adıyla Taraflar Konferansı (Conferences of the Parties) 11-22 Kasım arasında Azerbaycan’ın ev sahipliğinde Bakü’de gerçekleşti. Şaşırtıcı olmayacak şekilde iklim değişimiyle mücadelenin en önemli toplantısı son yıllarda petrol/gaz zengini ülkelerde yapılıyor. Zirveye son üç yılda olduğu gibi yoksul ülkelerle zengin ülkeler arasındaki gerilim, uzun ancak sonuçtan uzak müzakereler damga vurgu. Bununla beraber bazı adımlar da atıldı. Bu hafta COP 29’da öne çıkan başlıkları ele alacağız.
FELAKET ÇAĞINA HOŞ GELDİNİZ: ZİRVENİN KAZANANI NÜKLEER ENERJİ
Dünyada devlet ve şirketlerin nükleer enerjiye ilgilerinin arttığı, bu köşede daha önce de konu olmuştu. Nitekim COP 28’de ABD öncülünde 22 ülke 2050’de nükleer enerji kapasitelerini üç katına çıkaran bir deklarasyon imzalamıştı. ABD’nin iklim elçisi John Kerry bu girişi şöyle duyurmuştu: “Kimseye bunun kesinlikle diğer tüm enerji kaynaklarına kapsamlı bir alternatif olacağı iddiasında bulunmuyoruz. Ama biliyoruz ki bilim, gerçekler ve kanıtlar bize nükleer olmadan 2050’de net sıfıra ulaşamayacağımızı söylüyor. Bunlar sadece bilimsel gerçekler. Bu işin içinde siyaset yok, bu işin içinde ideoloji yok”.
Tabii neden siyaset olsundu, zaten herkes nükleer enerjiyi kolayca üretiyor, salça yapmak kadar basit bir işten bahsediyoruz(!). Nükleer santraller, uranyum zenginleştirme kapasitesi belli ülkelerin neredeyse tekelinde değil sanki… Patlama ve sızıntı riski azaltılmış, radyoaktif atıklara çözüm bulunmuş olmalı ki Kerry böylesine iddialı. Oysa gerçeğin hiç de öyle olmadığını biliyoruz.
İşte bu deklarasyona aralarında Türkiye’nin de olduğu 6 ülke daha bu zirvede imza koydu, “biz de nükleer diyoruz” dedi. Lobilerin adeta meydan muharebesine dönen COP 29’da kazanan nükleer oldu.
NE SİHİRDİR NE KERAMET, EL ÇABUKLUĞUYLA ANLAŞMAYI İMZALATMAK MARİFET
Zirvenin kazananları varsa kaybedenleri de olmalıydı, zira içinde bulunduğumuz sıfır toplamlı oyunda herkese yetecek kadar insanlığımız, adalet duygumuz ve burası çok önemli, bütçemiz yoku. Bu noktada bir kesinti yapılacaktı ve bu, en ihtiyacı olandan en yoksuldan, en kırılgandan kesildi.