Dünyanın en eski mutfak kültürünün beşiği kabul edilen Mezopotamya’nın da bütün nimetlerinin zirveye taşındığı bir imparatorluk şehri olan İstanbul, birçok özel ürüne ve lezzete ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’un tarihi, Yenikapı’da bulunan kalıntılarla 8.500 yıl önceye dayanıyor. MÖ 667’de Antik Yunanistan’daki MEGARA’dan gelen DORLU Yunanlı yerleşimciler bir koloni kurmuş ve kralları bu yeni koloniye BYZAS şerefine ‘’BYZANTİON’’ adını vermiş.
Kent, 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilince Latince ‘’YENİ ROMA’’ anlamına gelen ‘’NOVA ROMA’’ adı konulmuş. Ancak bu isim çok benimsenmemiş.
337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle kentin adı onun şerefine ‘’KONSTANTİN’İN KENTİ’’ anlamına gelen ‘’KONSTANTİNOPOLİS’’e çevrilmiş.
Osmanlı İmparatorluğu 1.004 yıl ‘’BYZANTİON’’, 1.116 yıl da ‘’KONSTANTİNOPOLİS’’ olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isim kavgasına girmemiş. Kültür ve Turizm Bakanlık Müsteşarı rahmet ile andığımız tarihçi Haluk Dursun, Osmanlı padişahlarının asla isim üzerine takılıp kalmadığını söylemiş. Tabii bunun da bir istisnası var.
Sultan III. Mustafa hatt-ı hümayunlarında özellikle ‘İSLAM ŞEHRİ’ anlamına gelen İSLAMBOL’u kullanıyor diye bilgi geçmiş. Dursun, Osmanlı döneminde en çok kullanılan ismin Konstantinopolis’in Arap diline çevrilen şekli ‘’KONSTANTİNİYYE’’ olduğunu belirtmiş. Ayrıca halk arasında mutluluk şehri anlamına gelen ‘’DERSAADET’’ ve büyük dergâh anlamında ‘ASİTANE’nin çok kullanıldığını not etmiş.