Nohut, tahin, limon suyu, zeytinyağı karışımından oluşan Humus’u sevmeyen var mıdır acaba? Humus, özel lezzetinden dolayı paylaşılmaz, herkes ona sahip çıkar. Bu çekişme Türkiye’de de vardır. Kim daha lezzetlisini yapar diye: Adanalılar mı Hataylılar mı, Tarsuslular mı yoksa İskenderunlular mı? Bence hepsi birinci. Çekişme sadece biz de olsa, işi tatlıya bağlayabiliriz! Tüm Orta Doğu çanağı, bitmez tükenmez bir Humus kavgasındadır…
Malumunuz, Orta Doğu’da kan gövdeyi götürüyor. Ortalık kan revan içinde. Ölmek ve öldürmek için bahane çok!
Bahanelerden biri de nohut. Evet bildiğiniz nohut, yanlış duymadınız!
Nohutla aranız nasıl? Ben çok severim. Tabii uğruna ölecek kadar değil.
Tazesinden leblebisine, zeytinyağlısından etlisine, püresinden humusuna kadar ne çeşit olursa olsun severek yerim. Hatta kuru fasulyeden bile çok sevdiğimi itiraf edebilirim.
Anadolu’daki pazar yerlerinde, mevsiminde, yapraklarıyla birlikte yeşil taze nohut satılır. Rastlarsam hiç kaçırmam. Size de öneririm, çok lezzetlidir.
Nohuttan yapılan yemekler, daha çok öğle ve akşam öğünlerine yakışır. Ama Gaziantep’te, özellikte Nizip’te en sevilen kahvaltılıktır.
Her fırının yanında bir seyyar nohutçu vardır. Bunların önlerindeki tencerede, geceden sabaha kadar haşlanmış nohut bulunur. Nohutçu, fırından aldığı taze pideye, püre haline gelmiş nohutu koyar, limon suyunu üstüne gezdirir, kimyonu serpiştirir. Dürüm yapıp verir. Bu, hem çok lezzetli hem de tok tutan ucuz bir kahvaltılıktır.
Tereyağlı pilavla nohutun birlikteliğini de anlatmak isterim ama konuyu çok dağıtırım.
Çünkü bu hafta size, Orta Doğu’yu birbirine düşüren Humus’tan söz etmek istiyorum.