Ülkemizde çok uzun süredir -özellikle 1980 sonrasından günümüze kadar-hayvansal gıda fiyatları hakkında hem üretici hem de tüketici şikâyetçidir. Tüketici pahalı bulur, üretici de para kazanamadığından şikâyetçidir. Toplumun her iki kesimi de haklıdır. Emekçi üretici hakkını alamazken, halk yüksek fiyatlardan şikâyet ediyorsa üretilen değerin yanlış kişilerin cebine gittiği kesindir.
Artan gıda fiyatları ile ilgili özellikle 1980’leri işaret etmek doğru olacaktır. Bildiğimiz gibi 12 Eylül ile beraber Tarımsal Kamu İktisadi Teşekküllerinin (KİT) özelleştirilmesi tarımsal üretime büyük darbe vurmuştu. Tarımsal üretimi destekleyen bu kurumlar yok olunca üretici üretmekte, ürettiğinden hak ettiğini kazanmakta zorlanır oldu. Özelleştirmelerle, yok edilen üretici kooperatifleriyle ilgili konulara daha önceki yazılarımızda değinmiştik tekrara düşmemek adına yeniden bu konuya girmeyeceğim. Bu noktayı özetlemek gerekirse 80 sonrası ekonomi politikalarıyla devlet piyasadan elini çekti ve üretici zor durumda bırakılarak üretimden çekilmeye zorlandı. Bugün gelinen noktada tarımsal üretimden çekilen çiftçi sayısı her sene artmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Ulusal Süt Konseyi (USK) tarafından 1 Mayıs’tan itibaren geçerli olmak üzere çiğ süt fiyatı %8,5 zamla 14,65 TL/lt olarak belirlendi (tavsiye edildi). 3 sanayici temsilcisi, 3 üretici temsilcisi, 3 kamu temsilcisi ve 3’ü de üniversiteler, meslek odaları ve STK temsilcisinden oluşan 12 kişilik yönetim kuruluna sahip USK, 2018 yılına kadar çiğ süt fiyatını belirliyordu. Daha sonra USK’nin, Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi)’ne danışmadan çiğ süt fiyatını açıklaması yasaklandı. Yani USK, Gıda Komitesi’nin görüşünü alarak fiyat açıklayabiliyor. Gıda Komitesi toplantıları günümüzde Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığının katılımı ile sürdürülüyor. Sonuç olarak 3’ü üretici temsilcisi olan bir konsey, son tahlilde resmi kuruma danışarak süt fiyatını belirleyebiliyor. Üretilen sütün fiyatını belirlemede çiftçiden çok başkalarının sözü geçiyor. Şunu da belirtmek isterim ki bana göre üretici temsiliyetinin az olduğu USK’ya devletin Gıda Komitesi ile müdahale etmesi, üreticinin hakkının verilmesi ve üretimin devamlılığı açısından yerinde bir hamledir. Ancak burada da karşımıza devleti yöneten iktidarın siyasi anlayışı çıkıyor. Üretim ekonomisini önceleyen, üretimden, üreticiden ve emekçiden yana, devletçi ve halkçı, sorunları devrimci adımlarla aşabilen, milli bir iktidarın elinde Gıda Komitesi önemli işler yapabilir. Şu da bir gerçek ki sütteki sorun Gıda Komitesi’nin fiyat belirlemesiyle çözülebilecek basit bir konu da değildir.
SÜT KİLİT NOKTA
Sütteki sorun çözülürse hayvancılığın birçok sorunu çözülür. Süt, hayvancılıkta kilit noktada bir öneme sahiptir. Süt olursa buzağı ve kuzu olur fakat üretici sütten para kazanabilirse yavru olabilir. Ülkemizde tarım politikasındaki yanlışlıklardan dolayı ne yazık ki süt konusunda bir istikrara kavuşulmuş değildir, böyle giderse bir istikrardan da bahsedilemez. Bugün ülkemizdeki duruma baktığımızda girdi maliyetleri sürekli artan üreticimizin sütüne, fiyat artışı yapamadığını görürüz. Süte verilen fiyat -o da sanayici tarafından- 1 sene içinde 2 kere artırılabilirken kullandığı yeme sanayici dilediği zaman ve istediği miktarda zam yapabilmektedir. Süt fiyatı sabit kalırken bütün girdileri artan üretici, bu durumda gebe hayvanlarını dahi kestirip üretimden uzaklaştı, uzaklaşıyor.