Antik çağdaki ismi “Agrilia” olan Alaçatı’nın birer birer restore edilen göz alıcı taş evlerinin çoğu, 1850-1890 arasında inşa edilmiş. Osmanlı döneminde Rumların yöreye yerleşip Türk toprak sahiplerinin verimli tarlalarını kiralamasıyla Alaçatı’da bağcılık da gelişmeye başlamış. Önemli İyon kentlerinin ortasında bulunduğu için her daim ekonomiden ve sanattan faydalanma şansını bulmuş insanların yaşadığı yerler, bu topraklar… “Çeşme ve Alaçatı’yı bu kadar cezbedici kılan nedir” sorusunun onlarca cevabından bir tanesi de yıl boyu esen rüzgarı… Avrupa’da “Surf Paradise-Sörf Cenneti” olarak bilinen Alaçatı’nın turistik beldeye dönüşümü, 1990’lara gelindiğinde rüzgar sörfü tutkunlarının limana gelmesi ile birlikte başlamış. Başka bir cezbedici özellik de bölgede yetişen; sadece lezzet değil, aynı zamanda sağlık deposu olan Ege otları… Hem ekolojik hem tıbbi hem de beslenme amacıyla kullanılan binlerce çeşit ottan fazlasıyla nasibini almış Alaçatı.
EGE’NİN ZENGİNLİĞİNİ YANSITIYOR
Şifalı yaşamın peşinde koşanların, çevrecilerin, vegan ve vejetaryenler ile mutfak kültürünü zenginleştirmeye ömür adayanların adeta hazinesi olan 125’ten fazla ot çeşidiyle Alaçatı, ülkemizin doğal ot bankalarının başında geliyor. Sadece Alaçatı topraklarında yetişebilen endemik türlere de ev sahipliği yapan bu yeryüzü cenneti, tam anlamıyla bir hazine sandığı. Bazıları Türkiye’de bazıları ise sadece Alaçatı’da bulunan, lezzet ve şifa turizmi konusunda Alaçatı’yı markalaştıran, sağlıklı yaşamın temeli otlardan bazıları Şevketi Bostan, Cibes, Arapşaçı, Dağlama, Deli Kereviz, Ebegümeci, Hardal Otu, Gelincik Ot, Hodan, İğnelik, Radika, Su Teresi, Tilkişen, Zahter… İşte tam da bu kültürün korunması, gelişmesi, gelecek nesillere aktarılması ve ekonomiye de katkısı için 13 yıl önce bir festivalin tohumları atıldı. Her yıl baharın gelişinin müjdelendiği günlerde düzenlenen festival; çeşitli etkinlikleri, yerli ve yabancı katılımcıları ile doğanın uyanışına eşlik etmeye başladı. Bölgenin doğasını anlamak ve ot çeşitliliğini gözlemlemek amacındaki Alaçatı Ot Festivali bu yıl 13’üncü kez düzenleniyor. Festival günleri; çeşitli söyleşiler, renkli eğlenceler, meydana kurulan tezgahlar ve tadım faaliyetleriyle dolu dolu geçiyor. Bölgeye has otların tanıtılması, unutulmaya yüz tutan yemeklerin yeniden mutfaklara girmesi ve ot çeşitliliğinin gözler önüne serilmesi için yapılan festival, ilk kez 2010’da 1 gün olarak düzenlenmiş. Katılımcıların samimi bir ortamda ot topladığı, yemekler pişirdiği, sofralar kurduğu ve paylaşmanın tadını aldığı festival her geçen yıl büyüyerek süresi ve kapsamı genişlemiş.