Evet, Bocuse d’Or başlıkta dediğim gibi basbayağı milli bir mesele. Her ne kadar bizde çoğunluk henüz bunun farkına varmamış olsa da… Dünyanın en prestijli gastronomi yarışması hatta gastronominin olimpiyatları.
Bocuse d’Or’un Avrupa finalleri geçen hafta Norveç’in Trondheim kentinde gerçekleşti. Ben de yarışmanın ana sponsoru Metro Türkiye ekibiyle birlikte izlemeye gittim. Dünya finalleri iki yılda bir, dünyanın en kapsamlı sektörel gastronomi fuarı olan Lyon Sirha’da yapılıyor. Bu iki yıllık süre zarfında da Avrupa, Asya ve Amerika finalistleri seçiliyor. Türkiye’yi bu yıl şef Emre İnanır ve komi Musa Karateke temsil etti.
Yemekler sanat eseri gibi…
‘Özel hayatlarını unutsunlar’
Şu anda Çırağan Tuğra Restoran’ın şefi olan Emre, Bocuse d’Or’a ikinci kez katıldı. Biliyorum, o kadar çok çalıştı ki… Emre şanslıydı, bu süreçte en büyük desteği Çırağan’dı. Emre’den önceki yarışmacılar Gastronometro’nun mutfağında hazırlanıyorlardı. Bu yarışmaya hazırlanmak öyle kolay iş değil. Bir kere sürekli bir malzeme masrafı var. İddialı ülkelerin hepsinde şef, koç ve komi maaşa bağlanıyor ve sadece bu yarışmaya konsantre olmaları bekleniyor. Geçen yıllarda birinci gelen Norveç’in koçu son iki ay, şefiyse son dört ay ailesini hiç görmeden hazırlanmıştı. Bu yarışma için ülkenin diğer şefleri de seferber oluyor. Mesela birkaç yıl önce Norveç’in birinci gelen menüsünün tasarımına tam 17 şef omuz vermişti. Keşke bizim finalistimize de ülkemizin ünlü şefleri destek olsa… O yarışmada İsveç’in kullandığı çikolata kalıbının maliyeti 22 bin euro’ydu. ABD ekibinin sunum tepsisini ödüllü tasarımcı hazırlamıştı.