Mutfağımızın ileri üçlüsü, harika goller atarak, tabaklarımızı coşturuyor, damaklarımızda eşsiz tatlar bırakıyor. Takımı başarıyla sahaya süren ünlü şefler Hakan Suve ve Doğan Anapa, lezzetli tariflerini sizler için paylaşıyor.
Tartışmasız, temmuz ayında başrol sebzelerin. Pazar tezgâhları coşmuş, bahçeler daha bereketli, yemekler bir başka lezzetli. Semizotu, taze fasulye, bezelye, kabak, bamya, barbunya, havuç, hepsi temmuz ayının güzelliklerinden ama olmazsa olmazımız, Barış Manço’nun dillere destan şarkısındaki gibi “Domates, biber, patlıcan!”
O bir kraliçe
Şu aralar tarla domatesinin keyfini çıkarıyoruz. Artık, her mevsim domatesi bulmak mümkün ama en taze olduğu zamanı kaçırmamak lazım. İçerdiği doğal glutamattan dolayı domatesin umami değeri oldukça yüksek. Özellikle kırmızı ve olgun hâle geldiğinde şeker miktarı artar ve bu da tat profiline daha fazla derinlik katar. Yani, yemeklerin bir numaralı lezzet artırıcısıdır. Tazesi, salçası, sosu, ketçabı, kurutulmuşu ve suyuyla mutfağımızın baş tacı.
Domatesin yolculuğu
18’inci yüzyılda Anadolu’ya gelen domates, kısa sürede mutfağımızda vazgeçilmez bir yer edinse de ilk tanıştıklarımız bildiğimiz boyutlarda değil. Kiraz domatesi dediğimiz küçük ebatta olanlar, önceleri, yeşil olarak tüketiliyor ve kırmızı olanları çürümüş sayılarak çöpe atılıyor. Zamanla Türk mutfağındaki yerini sağlamlaştıran domates, tüm tencere yemeklerinde lezzet veren ana malzemeden biri olarak kullanılmaya başlıyor.
Patlıcan dünyanın birçok ülkesinde tüketilir ama bizim mutfağımızdaki çeşitliliği, zenginliği ve lezzeti tartışılmaz. O kadar çok pişirme yöntemi var ki; kebabı, kızartması, imambayıldısı, karnıyarığı, közlenmişi, közlenmemişi hepsinin tekniği ayrı. Ülkemizde en çok Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yetişen yeşilbiber ise eski çağlardan itibaren tüketilen bir besin. Yeşili, kırmızısı, çarlistonu, dolmalık biberi hepsi yemeği ve salataları hem görsel hem de lezzet olarak başrole taşıyor.