2017 yılında TBMM’de Üretim Reform Paketi kapsamında zeytinlikleri sanayi kullanımına açmayı hedefleyen düzenlemeye güçlü bir duruşla karşı çıkmıştık. Benim milletvekili ve aynı zamanda da Doğa haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığım dönemdi.
Sivil Toplum Kurumu temsilcileri, akademisyenler ve doğayı savunanlarla birlikte mecliste bir basın açıklaması yapmıştık. Zeytin barış demek. Yaşam demek. Bereket demek. Tokluk demek. Meyvesinden dalına üretim ve zenginlik demek. Binlerce yıllık yaşam tanıklığıyla bilgelik ve direniş demek. Devam demek. Bu yüzden barış güvercininin ağzındadır zeytin dalı. Bu yüzden o gün direnişimizin görselini beyaz bir güvercinin gagasında taşıdığı zeytin dalıyla özdeş görmüş ve “Barışa da Zeytine de Kıymayın Efendiler!” demiştik. Bilimsel gerekçelerle, gelecek kaygımızı dile getirmiş yapılan yanlıştan geri dönülmesi için çabalamıştık.
Ne acı ki aradan geçen 8 yılda bir arpa boyu yol alınamadığı gibi çiftçinin, köylünün, halkın isyanına rağmen Yırca’da, Gömü’de, Samandağ’da, Defne’de, Akbelen’de, İkizdere’de, Tire’de, Bursa’da binlerce zeytin ağacına kıyıldı. O gün yaptığım açıklamada, yandaş maden ve enerji firmalarının önünde engel olarak görülerek defalarca getirilen Zeytincilik Yasası’nın değişiklik teklifinin yeniden karşımıza getirildiğinden bahsetmiştim. Hiçbir alanda iyilik için hukuki takibi olmayan AKP iktidarı konu kötülüğe, ranta, talana gelince fikri takibi elden bırakmıyor. Kararlı ve istikrarlı biçimde istediğini yapmak için doymak bilmeden daha beteriyle karşımıza çıkıyor. O güne değin 6 kez denenen ancak kamuoyundaki tepkiler nedeniyle yapılamayan bu değişiklik önerisi komisyondan geçmesine rağmen yasa görüşülürken o maddenin çıkarılması sağlanabilmişti. İşte bugün yine bu defa aynı düzenleme 10. denemeden sonra yeniden getirildi.