Günden güne yoksullaşan, yoksunlaşan, sevgisizleşen, bencilleşen bir toplumun son kalan güzelliklerinden birinin, hayatı sokak hayvanlarıyla paylaşma becerisinin acımasızca yok edilmesine ramak var. Her birimizin, insana atfettiğimiz onca büyüklükten yalnızca birine “başkalarının acılarını anlama” kapasitesine sahip olup olmadığını da gösterecek tarihi anlar bunlar…
“Kendilerini başka biri olarak hayal etme kapasitesine sahip insanlar var, böyle bir kapasiteye sahip olmayan insanlar var (bu eksiklik aşırı olduğunda onlara psikopat diyoruz) ve bu kapasiteye sahip olan ancak bunu kullanmamayı seçen insanlar var.” -J.M. Coetzee, “Hayvanların Hayatı”
MERHABA EY GÜZEL KÖPEK!
Gün batımına eşlik eden binlerce fener ışığı ve Bella Ciao (Çav Bella) eşliğinde bir köpek başı dalgalanıyordu. Şahit olduğum, coşkulu bir protesto kalabalığına eşlik eden en olağanüstü görüntülerden biriydi. Marşın, sokak hayvanlarına uyarlanmış versiyonuna eşlik eden kalabalık, şöyle diyordu:
“Güneş doğacak, havlayacak köpek
Çav Bella çav bella çav çav çav!
Gelip geçenler diyecek merhaba,
Merhaba ey güzel köpek!”
Bu yazıyı yazdığım saatlerde Meclis genel kurulunda görüşülmeye başlanan yasayı protesto için dün akşam, “Yaşam İçin Yasa” ve “Hayvan, Yaşam, Özgürlük” inisiyatifinin çağrısıyla, binlerce kişi Kadıköy’deydik.
Akıllı telefonların ışıkları, milyon kez dinleyip söylediğimiz bir marşın yeni bir versiyonu, “köpek postuna bürünmüş” bir insan ve gün batımının, beraberce bu kadar büyülü bir manzara yaratabileceği, işi gücü sözcükler ve görüntülerle olan benim de aklıma gelmezdi…
O alacakaranlıkta, sokak hayvanların haklarını savunan onurlu kalabalıkta, gündüzle gece, hayvanla insan, yüklü geçmişle endişe verici gelecek de belirsizleşiyordu.