Yılmaz Özdil: Çok şeyler göreceğiz daha!

Türkçe, matematik, fizik, kimya, resim, müzik, tarih, coğrafya, psikoloji, sosyoloji, pedagoji ve spor dersleri vardı. Profesörler öğretmenlik yapıyordu, tarih derslerine ordinaryüs profesörler giriyordu, müzik derslerini konservatuar profesörleri veriyordu.

Bunların yanı sıra, sağlık, makine, motor, fotoğrafçılık, kooperatif, ziraat, bağcılık, seracılık, ağaççılık, sütçülük, konservecilik, hayvancılık, arıcılık, tavukçuluk, balıkçılık, ipekböcekçiliği, inşaat, demircilik, marangozluk, dokumacılık, biçki-dikiş, ev idaresi, yemek dersleri vardı. Meslek dersleri uygulamalıydı, öğrenciler kazmayı küreği bizzat alıyor, tarlaya çıkıyor, alternatif tarım teknikleri üzerine çalışıyorlardı, fırına giriyor, ekmek pişiriyorlardı.

Devletten tek kuruş ödenek almıyorlardı, kendi ürettikleriyle gelir elde ediyorlardı, kendi diktiklerini giyiyorlardı.

Laboratuvarları vardı, fizik-kimya deneyleri yapıyorlardı.

Bisiklet, motosiklet kullanmasını öğreniyorlardı, motorlu balıkçı teknesi kullanmasını öğreniyorlardı.

Keman, akordeon, mandolin, bağlama çalıyorlardı, orkestraları vardı, Mozart, Vivaldi, Beethoven, Bach dinliyorlardı.

Arkeoloji eğitimi alıyorlardı, Efes’e, Bergama’ya, Perge’ye, Alacahöyük’e inceleme gezilerine gidiyorlardı.

Resim yapıyorlardı, bahçeleri heykellerle donatılmıştı, tiyatro salonları vardı, Sofokles’in, Moliere’in, Gogol’un, Çehov’un eserlerini sahneliyorlardı.

Sinema salonları vardı.

Voleybol, futbol oynuyorlardı, kortları vardı, tenis oynuyorlardı.

“Her mezunumuz en az 150 klasik okumuş halde diploma almalı” diye bir gelenekleri vardı; Gorki, Tolstoy, Zola, Shakespeare okuyorlardı, hangi kitabı okuyacağına öğrencinin kendisi karar veriyordu.

Günlük gazeteleri okuyorlardı, dergi okuyorlardı.

Asla “çocuklar” filan diye hitap edilmiyordu, birey’diler, isimleriyle hitap ediliyordu. Eğitimde ceza değil, sevgi, saygı, hoşgörü esastı. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir genelgeleri vardı, “öğrenci hakları” olarak bakılmıyor, “insan hakları” olarak bakılıyordu, bu resmi genelgeye göre, hiçbir öğretmen hiçbir öğrenciye el kaldıramaz, dayak atamaz, kötü söz söyleyemezdi, eğer bunları yaparsa, öğrencinin de aynı şekilde karşılık verme hakkı vardı!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

İrfan Donat: Dalda meyve kalmadı çiftçinin kanadı kırıldı

65 ilde zirai don afeti yaşandı. Etkilenen ürünlerin bir...

Tarım ve Orman Bakanı Yardımcısı Polat: Tarım sigortası bulunmayan çiftçilerimizin zararı minimize edilecek

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Abdulkadir Polat, zirai dondan...

Faize para var çiftçilere yok

Destek olmadığı için üretime küsen çiftçi şimdi de don...

Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Ögel oldu

Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekilliğine Prof. Dr....