Öncelikle belirteyim anlattığım konu mutfakla sınırlı. Genel olarak tüketici haklarının çok aşındığı ve büyük şirketlerin hepimizi istismar ettiği bir çağda yaşıyoruz. Yunan iktisat profesörü Varoufakis’in söylediği gibi ‘rekabetçi kapitalizm’ bitti. ‘Tekno-feodalizm’ çağındayız. Pek çoğu internet ve sosyal medyayla güçlenen ‘high tech’ (yüksek teknoloji) şirketler tekelleştiler ve artık devletlerden zenginler. Rekabete dayanan kâr değil, rant elde ediyorlar. Ensemizde boza pişiriyorlar. Batı dünyasında devlet onları denetlemekten aciz. Gelir dağılımı giderek bozuluyor. 2. Dünya Savaşı’nın hemen öncesi oluşan uçurumlar tekrar ortaya çıktı.
Bizim gibi azgelişmiş ülkelerde durum daha da vahim. Orta sınıf eriyor. Banka-finans, enerji ve inşaat dışındaki sektörler çok değer kaybetti. Yukarıda bahsettiklerim rekabete açık değil ve rant topluyor. İmtiyazları çok ama sorumlulukları yok.
Yolunacak kaz olarak görülmenin hırsını çıkarmamız lazım. Lokanta sektörü bundan nasibini alıyor.
Bunun sonucunda tüketici mutsuz, kırgın, öfkeli. Biz basit bireyler büyük şirketlerle bazen onların mal veya servisini satın alan, bazen de onların çalışanı olarak karşı karşıya geliyoruz. Geldiğimiz anda da yanıp tutuşuyoruz. Eğer bir mukavele varsa tüm risk bizim üzerimizde. Ya cüzdan ya da sonuna kadar yolunacak kaz olarak görülüyoruz. Hakkımızı savunan yok. Hep kaybediyor ve sinirden kahroluyoruz. Tek kelimeyle tekno-feodal çağ, toksik bir ortam yaratıyor. Kazanan yüzde 1.
Geri kalan mağdur… Hırsımızı çıkarmamız lazım. Sosyal medya bu açıdan hem zehirleyici hem ferahlatıcı. Deşarj oluyoruz ama genelde hedefi tutturamıyoruz. Yanlış nedenlerle yanlış insanlara yöneliyoruz. Lokanta sektörü de bundan nasibini alıyor.
Elbette haklı nedenlerle yapıcı eleştiri yöneltenler var ama genelde bilinçsiz, bilgisiz ve yanlış nedenlerle eleştiriliyor. Çok özele girmeden kısa kısa örnekler vereyim.