Ekim ayında Mayorka’da birkaç gün geçirmek ve hem deniz sezonunu ekim ortasına kadar uzatmak hem de adanın gastronomisini keşfetmek istemiştik. Palma’yı 16 yaşımdayken ailemle bir kruvaziyer seyahati sırasında ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. Aklımda kalan tek sahne büyük bir otelde yemek ve konser. Ibiza’ya ise hiç gitmedim. Başlangıçta alternatif yaşam meraklısı gençleri cezbettiğini ve giderek bir müzik, eğlence merkezine dönüştüğünü biliyorum. Ama gastronomik açıdan nasıldır, hiç fikrim yok.
Mayorka Adası’ndaysa iyi lokantalar olduğunu öğrendim ve araştırdım. Aynı zamanda önünden ya da çok yakınından denize girilecek bir otel aradım. Park yeri de olmalıydı. Araştırmam başarısız oldu. Bulduğumuz otelin denizi iyiydi ama arabayı park edemiyordun. Oda fiyatı da yüklüceydi. Seçtiğimiz lokantalarsa hep adanın farklı yerlerindeydiler ve otele en kısa mesafe 1 saatti. Tatil hem yorucu olacak hem de tuzluya mal olacaktı.
Bizde olsa fiyat 10 katı olur
Madrid’de yaşayan İspanyol bir arkadaşım yardıma yetişti: “Niye Minorka’ya gitmiyorsunuz?” Kaygılarımdan ona bahsettikten sonra bana birkaç lokanta ve bir otelin adını verdi. Araştırdım. Otelin konumu ve fiyatları çok uygundu. Park edilebiliyordu. Lokantası vardı. Ayrıca bana tavsiye edilen
3 lokanta da otele 5 dakikayla yarım saat arası mesafedeydi.
Valensiya’dan 40 dakikalık uçak yolculuğu sonrası adaya vardık. İndikten 15 dakika sonra da altımızda kiralık araba yola çıktık. Otel havaalanına 15-20 dakika. Adanın Xuroy Koyu’nda ve adı da koyla aynı. Her zamanki gibi GPS bizi daracık ve tek yönlü yollara yanlış yoldan soktu. Sonra anladık. GPS sizi Xuroy Koyu’nun içindeki otelin arabanın değil, yayaların girebileceği arka kapısına yönlendiriyor. Neyse doğru kapıyı bulduk ve park ettik.