“Ben bir barınak yöneticisiyim. Sizlere bir barınağın arka planında olan bitenleri anlatmak istiyorum. Umarım bu sesi duyarsınız.
Öncelikle, siz üreticiler ve satıcılar… Hepiniz bir tek gün olsun bir barınakta çalışmalısınız. Belki o gözlerdeki kederli, acı dolu, hüzünlü ifadeyi görürseniz, tanımadığınız ve hiç tanımayacağınız insanlar için köpek üretmekten ve satmaktan vazgeçersiniz.
Az önce sattığınız şu küçük şirin köpek yavrusu var ya… Büyüyüp de artık ‘küçük şirin köpek yavrusu’ olmadığında büyük olasılıkla benim barınağıma düşecek yolu… Peki, bir barınağa bırakılan bir köpeğin yüzde 90 olasılıkla o barınaktan yürüyerek çıkmadığını biliyor musunuz? İster safkan olsun, ister olmasın… İster sahibi tarafından terk edilmiş olsun, ister başıboş olsun… Barınağıma gelen köpeklerin en az yarısı safkan köpekler.
★★★
En çok duyduğum bahane; ‘Taşınıyoruz ve köpeğimizi (ya da kedimizi) yeni evimize götürmemiz mümkün değil.’ Öyle mi gerçekten? Ya da ‘Büyüdüğünde bu kadar iri olacağını bilmiyorduk, kocaman oldu!’ Bir Alman çoban köpeğinin ne kadar olmasını bekliyordunuz ki? ‘Ona fazla zaman ayıramıyoruz…’ Öyle mi? Ben günde 10-12 saat çalışıyorum ve 6 köpeğime de zaman ayırabiliyorum, isteyince mümkün bu…
‘Bahçeyi birbirine katıyor!..’ Onu evinize alıp ailenizin bir parçası yapmayı denediniz mi hiç? Köpeklerini bana bırakırken hep söyledikleri de; ‘Biz ona yeni bir yuva bulmak için uğraşamıyoruz, ama eminiz ki barınakta birileri onu sahiplenecektir, çünkü o çok iyi bir köpek…’
Hayır… Büyük olasılıkla köpeğiniz barınaktayken yeni bir yuva bulamayacak!..