Sıcaklıklar artıyor, yağışlar azalıyor. Türkiye’nin büyük bir kısmı, giderek derinleşen bir tehlikenin eşiğinde. Uzmanlar, bazı bölgelerin özellikle kritik bir risk taşıdığına dikkat çekiyor. Ancak iki bölge bu felaket senaryosundan kısmen sıyrıldı. Peki, kuraklık haritasında kim nerede duruyor?
Uzmanlar, sıcaklıkların artması ve yağışların azalmasıyla birlikte kuraklık riskinin giderek büyüdüğünü vurguluyor. Özellikle bazı bölgeler, bu tehdit karşısında çok daha hassas ve riskli bir konumda. Uzun vadeli projeksiyonlar da endişe verici tabloyu doğrularken, tehlikenin kapıda olduğu açıkça görülüyor. Peki hangi bölgeler alarm veriyor? Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, anlattı.
KURAKLIK HARİTASI GENİŞLİYOR
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden (NKÜ) Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Marmara Bölgesi’nde sıcaklıkların arttığını, yağışların azaldığını belirterek, “Kuraklığı oluşturan birinci sebeplerden iki tanesi, tüm Türkiye’de olduğu gibi Marmara Bölgesi’nde de var. Kuraklık projeksiyonları da bunu söylüyor zaten. Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi haricindeki tüm bölgeler az ya da çok kuraklığın etkisi altında kalacaklar. Bu bölge, kuraklık açısından oldukça riskli ve hassas bir konumda bulunuyor” dedi.
14 BARAJDAKİ DOLULUK ORANI HIZLA GERİLİYOR
Trakya’da sulama ve içme amaçlı kullanılan 14 barajdaki doluluk oranı her geçen gün düşüyor. DSİ verilerine göre; barajlardaki doluluk oranı yüzde 41 olurken geçen yıla oranla yüzde 13 düştü. Tekirdağ’da bulunan Naipköy ve Türkmenli barajları kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, doluluk oranları yüzde 1’e düşerek dip seviyeyi gördü.

TÜRKİYE’NİN BÜYÜK KISMINI SARIYOR
NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, kuraklığın tüm dünyanın yaşadığı en yıkıcı ve en zarar verici klimatolojik olaylardan biri olduğunu söyledi. Prof. Dr. Tecer, “Dünyada kuraklığı yaşamayan hiçbir ülke yok, bundan sonra da yaşayacak anlamına gelir. Kuraklığı oluşturan sebeplere baktığımız zaman birincisi iklim değişikliği yer alıyor, ikincisi ormansızlaşma, üçüncüsü tarımsal faaliyetlerde suyun fazla tüketilmesi ve dördüncüsü de kentsel yaşam alanlarının genişlemesi olarak sıralayabiliriz. İklim değişikliğinde iki tane faktör var. Bir tanesi sıcaklıkların artması, diğeri de yağışların azalması. Bildiğiniz gibi dünyada küresel ısınmayla başlayan bir iklim değişikliği söz konusu. Ülkemiz de bu Akdeniz Havzası’nda yer aldığı için burada önemli derecede etkilenecek bir ülke konumunda. Bütün Türkiye’de sıcaklıkların 1994 yılından itibaren arttığı, 2005 yılında dramatik hale geldiği raporlarla ortaya konuluyor” dedi.