Türkiye için düzensiz göçlerden daha vahimi “yabancılara toprak/arazi satışı”dır. Bu politika, ülkenin tapu senetlerinin el değiştirmesi anlamına gelmektedir ve eğer yasaklanmazsa en büyük beka sorunudur. Göçmenlerin ileride ülkelerine dönme ihtimali az da olsa vardır ancak satılan toprakların geri alınması söz konusu değildir. Bu, bir ülkenin ipotek altına alınmasıdır.
Bir taraftan milliyetçilik söylemiyle vatandaş avutulurken, diğer yandan ülkenin toprakları/arazileri yabancı ülke vatandaşlarına satılmakta, satışlar teşvik edilmektedir. Eğer bu uygulamaya son verilmez ve toprak satışları bu şekilde devam ederse, bu ülkenin bize ait olduğunu kanıtlayan tapu senetlerimiz el değişecektir.
Önce, özelleştirme adı altında stratejik varlıklarımız yabancılara satılmıştır. Sonra Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak yabancıların köylerden mülk almasının önü açılmış, bu da yetmemiş, 2012 yılında 183 ülke vatandaşının ülkemizden toprak ve mülk satın almasının önü açılmış; yapılan değişiklikle mütekabiliyet yani karşılıklılık şartı da kaldırılmıştır.
Bu bağlamda, tapu senetlerimizin el değiştirdiği yerlerden en mühimi köylerimizdir. Yasal düzenlemelerle köylerin bir nevi yerli ve yabancı zenginlerin işgalinin önü açılmıştır. Tabiri caizse işgale yasal kılıf hazırlanmıştır.
Son yıllarda yapılan değişikliklere baktığımız zaman köylerimizin boşaldığını, köylerin sosyal dokusunun bozulduğunu, tarım ve hayvancılıkla iştigal eden köylünün toprağını ekemez, hayvancılık yapamaz hale geldiğini, köyünü terk ettiğini görmekteyiz.
Köylerimizin adım adım boşaltılması, talan ve işgal edilmesi şu şekilde gerçekleşmiştir: