Köylerimizin yanlış politikalardan dolayı boşaltılması, yabancıların işgaline uğramasının çeyrek asırlık geçmişi var. Ancak köylü ve köylülükle alakalı sorunlu bakış açısının geçmişi çok daha eskidir.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylü kesimin sosyal yaşamdaki konumunu küçük gören tepeden bakan anlayış, köylünün sosyal yaşamdaki statüsünün olması gereken yerde olmaması ve ekonomik olarak sürekli gerilemesi bu kesimin şehirlere göçünü hızlandırmış; tarım ve hayvancılık da buna bağlantılı olarak gerilemiştir.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, milletin efendisi, üreticisi, helal yoldan rızkını kazanan köylüler, yıllarca film ve dizilerde geri kalmışlığın sembolü gibi lanse edilmiş, babasının çiftçilik ve hayvancılık mesleğini açıklamaktan utanan köylü çocuklar; şehirlerdeki haramilerin iş yerlerinde karın tokluğuna çalışmayı, köyde helal yoldan tarım ve hayvancılıkla kazanılan rızka tercih etmiş, buna yönlendirilmiştir. Bu bilinçli köylü düşmanlığı, bir millete yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bugün Anadolu’nun birçok köyünden şehirlere göç hızlanmış, tarım arazileri boş bırakılmış, dağlar ve meralar hayvansız kalmıştır. Bütün bunlar, köylülüğe karşı bilinçli bir propagandanın yapılması, tarım ve hayvancılıkla geçim şartlarının her geçen gün zorlaşması, köylere yeterli hizmetlerin götürülememesi, köy evlerinin modernleştirilememesi gibi birçok sebeple ilişkilendirilebilir.