Hiç, bir şehrin çeyiz olarak verildiğini duymuş muydunuz? İşte Kütahya, aslında böyle bir kent. Zamanında Germiyanoğulları tarafından Osmanlı’ya çeyiz olarak verilmiş. Peki, o günden bugüne neler mi olmuş, gelin beraber öğrenelim.
“Osmanlı’nın gittikçe ilerlediğini gören Germiyanoğlu, Osmanlı ile dostluğu ilerletmek istedi. Öz kızını Yıldırım Han’a vermeyi düşünerek padişaha mektup yazdı. Bu kız verme isteğinin olması için, yazılan mektubu oğlu Yakup Bey’le göndererek; Kütahya, Simav, Eğriboz, Tavşanlı şehir ve kalelerini çeyiz olarak padişaha vermeyi önerdi. Padişah bunu kabul edince düğün hazırlıkları başladı (783-M 1381). Çeyiz olarak verilen şehirlerden ayrı olarak, komşu kral ve tekfurlardan birbirinden ilginç bin bir çeşit hediyeler gelmeye başladı. Rumeli’den Evrenos Bey Yusuf yaratılışta yüz oğlan sunmuştu. Bu delikanlıların her biri, boylarının uygunluğu, vücutlarının tazeliği ile servileri kıskandırmakta yeni açılmış gülleri çileden çıkarmakta idiler. On tanesinin ellerinde halis altınla doldurulmuş tabaklar, on tanesinin ellerinde de gümüş akçalarla dopdolu yine gümüşten yapılmış sahanlar vardı. Seksen delikanlı ise ellerinde ham gümüşten işlenmiş nice kadehler, şamdanlar, ayağlar [çanak], maşrapalar, ibrikler su kapları getiriyorlardı. Bunların arkasından yüz adet işvebaz bakire cariyeler sunulmuştu. Bunların her biri, perhiz edenlerin gönüllerini çelecek kadar güzel seçmede titizlenenlerin yüreklerini oynatacak kadar dilberdi. Bunlarla birlikte öteki kral ve beylerden nice yükler dolusu eşya, kürkler, bulunmaz Hind kumaşları; sürülerle hayvanlar daha sayılamayacak hediyelik eşyalar katırlar, develer yükü ile getirildi. Böylece gelen bin bir çeşit hediye eşyayı böbürlenerek birbirlerine gösteriyorlar, krallar ve beyler padişaha bağlılıklarını ispatlamaya çalışıyorlardı”.
Tarihçi Hoca Sadeddin Efendi, Tacu’t Tevarih kitabında Yıldırım Bayezid’in düğünündeki çeyizlerini böyle sıralamış. Hediyeler de enteresan ama bizim konumuz Kütahya… Hititler, Frigler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Doğu Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Germiyanoğulları Beyliği derken işte böyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış bu şehir ve çevresi. Arada Timur bu toprakları alıp II. Yakup Bey’e geri vermiş ama bu el değiştirme çok uzun sürmemiş ve ölümünden sonra II. Yakub Bey’in vasiyetiyle tekrar Osmanlı’nın olmuş. Ayaklanmalar, Yunan işgali derken de 8 Ekim 1923’ten itibaren vilayet durumuna getirilmiş.
ÇİNİ TABAKTA BADEM, SARARDIM SOLDUM NEDEN
Günümüzde Kütahya, Ege Bölgesi’nde yer alan bir ilimiz. Ama fizikî, beşerî ve iktisadî coğrafya şartları bakımından hem Ege’nin hem Marmara’nın hem de İç Anadolu’nun etkisi görülüyor. Yeşil doğasına bakılınca da Karadeniz’e yarışır bir görüntüye sahip. Nüfusu 600 bine yaklaşmış durumda. Bir ara Uşak’ın il olmasıyla nüfusu azalmışsa da her geçen yıl bu sayı artıyor. Geçim kaynaklarında tarım ve madenler önemli yer tutsa da hepimizin aklına Kütahya deyince ilk olarak çini geliyor. Bunda belki de çinili kemerler, dev çini vazolar derken şehrin dev bir banyo görünümünde olmasının da etkisi vardır. İçinden her geçişimde bu his uyanıyor bende…