Yıllar yıllar önce Köroğlu’nun zenginden alıp fakire vermek için yol kestiği dağlar… Renklerin kaç tonu varsa hepsine sahip “orman denizi”… Kartpostallardan fırlamış göller… Bunların hepsi benim aklımı başımdan almaya yetiyor da artıyor bile… Ve daha nice doğal güzellikleriyle Bolu’dayız abüsünü…
“Dünyanın bozulduğunu burdan bileceksin. Cevherin iyisi çöplükte sürter, insanın kötüsü beylik sürer.”
1968 yapımı “Köroğlu” filminde, Koca Yusuf (Mümtaz Ener) böyle diyordu. Köroğlu Ruşen Ali’nin (Cüneyt Arkın) Bolu Beyi’ne karşı mücadelesini anlatan filmi izlediğimde yaşım çok küçüktü. Yukarıdaki gibi “Bey kısmı bilmediği işi erbabına bırakmıyorsa ahmaklığı yedi diyara türkü olur.” sözleri de şimdi daha bir anlamlı geliyor bana.
Hazar Denizi’nden Balkanlara kadar geniş coğrafyada farklı varyantları bulunan bir destan Köroğlu… Koca Yusuf, Bolu Beyi’nin seyisidir. At meraklısı Bolu Beyi, seyisi Yusuf’u cins bir at almaya gönderir fakat Yusuf’un getirdiği tayı beğenmez, adamın gözlerine mil çektirir. Yusuf, tayı ve oğlunu alır, çekip gider. Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler. Tay, belli bir zaman sonra eşsiz bir küheylan olur. Yusuf ile Ruşen Ali, Aras Irmağı’na gider, orada Bingöl’den inecek üç sihirli köpüğü bekler. Yusuf, köpükleri içince, tekrar görmeye başlayacak, gençleşecek ve Bolu Beyi’nden intikamını alacaktır. Fakat Ruşen Ali, köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir. Yusuf, buna bir yandan üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir. Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu’na ebedî hayat, biri yiğitlik, biri de şairlik sağlar. Yusuf, oğluna intikamını almasını tavsiye ettikten sonra ölür. Ruşen Ali, Kırat’la dağa çıkar, “Köroğlu” diye nam salar; bezirgânlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Delikli demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, kendisi de sırra kadem basar.
ELİN ROBİN HOOD’U VARSA…
Anlayacağınız elin Robin Hood’u varsa bizim de Köroğlu’muz var. 16. yüzyılda Bolu’da yaşadığı varsayılıyor bu kahramanın. O nedenle Bolu’daki türkülerde, oyunlarda, hikâyelerde, dağlarda, yer adlarında, kısaca her yerde Köroğlu’ndan izler görmek mümkün… Eğer muhalifse siyasetçilerin de en önemli argümanlarından biri, “Köroğlu’nun torunları” olmak… Bu denklemden midir bilmiyorum bir gün şehre gelen Binali Yıldırım, halka “Bolu Beyi’nin torunları” diye seslenmiş. Ben Bolu’da Bolu Beyi’ne dair bir simgeye ya da onun torunu olmakla övünen birine denk gelmedim. Öte yandan Kırat’ı sembol olarak kullanan geçmiş siyasi parti çizgilerine dair de birkaç laf edecektim ama bu tartışma uzar gider; vazgeçtim.