Ekmek, yemek… İnsanoğlunun binlerce yıllık yaşam serüveninde en temel gereksinimi beslenme olmuştur. Dünyadaki bütün emekler hep yeme içme amacına yönelmiştir. Hâl böyle olunca ekmek, yemek, beslenmek gibi kavramlar hayatın tam ortasında yer almış, ‘emekle yemek’ birlikte anılır olmuş.
Örneğin, çalışmaya gidenler “ekmek parası” için giderler, cömert insanlar “ekmeğini paylaşan” insanlardır. Onurlu insanlar “ekmeğiyle oynatmayan” insanlardır. Nan-ı aziz biliriz ekmeği; ecdadımız ‘bir kuru ekmekle’ dünyaları fethederdi.
Kısacası ekmek, yemek, sofra kavramları tüm dünyada olduğu gibi Türk kültüründe de kutsal bir yere sahiptir. Siz bakmayın bugün ziyaret çaputları gibi çöp konteynerlerinin yanında poşetlerle darağacına gerilen ekmeklerin durumuna!
Kültür demişken…
Devletler üç unsur üzerine kurulurlar. Bunlardan birincisi silahlı güç, ikincisi ekonomi, üçüncüsü ise kültür ve sanattır. İlk iki unsur çeşitli sebeplerden ötürü gün gelir biter. Fakat kültür ve sanat asla bitmez.
Bunu bir örnekle destekleyelim.
İnka Medeniyeti, Eti Uygarlığı, Han Hanedanlığı, Roma İmparatorluğu, Endülüs Medeniyeti, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri şu an varlıklarını sürdürmese bile, sanatsal çalışmaları, kültürel hazineleri ve yemek kültürleriyle hâlen hatırlanmakta ve yaşatılmaktadır. Bu da bize mutfak kültürünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Dünyadaki bütün otoritelerinin hemfikir olduğu üç büyük mutfaktan birisi olan Türk mutfağı işte böyle bir gelişimin ürünüdür. Mutfaklar, kültürlerin ana dallarından biridir. Türk kültüründe de mutfak önemli bir yere sahiptir.
Mutfağımız, gerçekten olağanüstü bir zenginlik taşımakta. Ham madde tedariği, hazırlanışı, tüketim kombinasyonu, servis şekli, tüketilmesi, sofra adabı… Emsalsiz bir hazine…
Fakat üzülerek ifade edeyim ki biz bu hazinenin farkında değiliz. Böylesine özel bir mutfağın farkında olmamamız, bu zenginliğin ortaya çıkmasını maalesef geciktiriyor. Bugüne kadar bırakın dünyaya tanıtmayı, kendimize bile tanıtamamışız!
“Turizm gelirlerinde gastronomi özel bir yere sahip olmalı” diye bir çıkışımız olmuştu. Hayli ses getiren bir çıkış. Gerekçelerini de sıralamıştım. Karşılığını buldu.