Son günlerde tarım gündemini en fazla meşgul eden konu, şap hastalığı ve bunun hayvancılık sektörüne olası ekonomik etkileri oldu. Gelin, birlikte süreci bir kez daha gözden geçirelim.
İlk olarak, 30 Haziran tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 81 ilin tarım müdürlüklerine gönderilen yazıda, tüm hayvan satış yerlerinin (pazarlar, borsalar, toplama merkezleri, panayırlar vb.) ivedi şekilde kapatılması istendi.
Ancak bu kapatmanın gerekçesi ancak iki gün sonra kamuoyuyla paylaşıldı: Şap hastalığının yeni bir serotipi olan SAT-1’in tespit edildiği ve aşılar üretilene kadar önlem olarak hayvan pazarlarının kapatıldığı belirtildi.
Hemen ardından Tarımsal Strateji ve Politika Geliştirme Merkezi (TARPOL), “Şap Hastalığı 2025 – Ekonomik Etki ve Ulusal Mücadele Stratejisi” başlıklı bir rapor yayımladı. Bu rapor, büyükbaş hayvanların %30’unun hastalıktan etkilenmesi halinde ülke ekonomisinin uğrayabileceği yıllık kayıpları ayrıntılı şekilde ortaya koyuyordu. Bir düşünce kuruluşunun böyle bir rapor yayımlaması kadar doğal bir şey olamazdı.
Ancak rapor kamuoyunda büyük yankı uyandırınca, Bakanlık rapordan sonra ilk gün yapay et üzerine açıklama yaparken iki gün sonra da TARPOL raporunu hedef alan sert bir metinle kamuoyunun karşısına çıktı. Açıklama şu cümleyle başlıyordu:
“Son günlerde bazı basın ve sosyal medya kanallarında, şap hastalığına ilişkin eksik, çarpıtılmış ve kamuoyunu yanıltıcı içerikler dolaşıma sokulmuştur.”
Açıklamanın devamında, “Diğer yandan ülkemiz hayvan varlığının belli oranının etkilendiği varsayımıyla, farazi olarak yapılan hesaplamalarla, ülke ekonomisine getireceği zarar diyerek ortaya atılan rakamsal veriler de gerçeği yansıtmamaktadır.” ifadeleri yer aldı ve TARPOL’un raporunu doğrudan hedef aldığını ortaya koydu.
Raporu hedef alınca bunun karşıtı bir rapor ortaya koyması gerekmez miydi? O rapor olmadı; onun yerine Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gümen, Bloomberg HT’de deneyimli gazeteci İrfan Donat’ın konuğu oldu. Gazeteci İrfan Donat tam yerinde sorular sordu, ancak benim açımdan yeterli cevaplar yoktu. Hepsini tek tek sizlerle paylaşacağım.
Sayın Gümen programda, Şap Enstitüsü’nün yıllık 50 milyon doz aşı ürettiğini ve bir kısmını Azerbaycan’a verdiğimizi söyledi. Ancak aynı açıklama içinde 10 Temmuz itibarıyla yeni serotipe karşı 6 milyon doz aşı üretildiğini, 20 Temmuz’a kadar da 2,6 milyon doz daha üretileceğini belirtti. Yani sadece 10 gün içinde 2,6 milyon doz üretilebiliyorsa, yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 95 milyon doza ulaşıyor. Ancak 50 milyon aşı üretiyorsak, demek ki hazırlıklar çok önceden başlamış. O zaman şu soruyu sormak kaçınılmaz: “Aşı üretimi ne zaman başladı?”
Bu soru hâlâ cevapsız. Zira hayvan pazarları 30 Haziran’da kapatıldı. Ancak Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne Türkiye’nin bildirimi 26 Haziran’da yapıldı. Oysa şap hastalığına dair vakalar Çorum, Yozgat, Bartın, Sivas, Manisa, Isparta, Karabük gibi illerde daha önce ortaya çıkmıştı. Gazete haberlerinde ve valilik duyurularında bunlar mevcut. Kurban Bayramı öncesinde hastalık zaten yayılmıştı.
Peki, bu tablo karşısında şap ne zamandan beri biliniyordu?
Sayın Bakan Yardımcısı Gümen, şap hastalığının yeni serotipi SAT-1’in ülkeye ilk olarak 12 Mayıs’ta Hakkâri Derecik’ten giriş yaptığını ve sahada hızlı bir müdahaleyle hastalığın batıya yayılmasını engellemeye çalıştıklarını söyledi. Hakkâri ve Van’da veteriner ekiplerle yoğun bir aşılama süreci yürütüldüğünü, bu süreçte hastalıkla etkili biçimde mücadele ettiklerini belirtti.

Ancak şu soruyu sormadan geçemiyoruz:
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü verilerine göre Irak, 9 Şubat 2025’te şap hastalığını bildirmiş ve bu salgının 25 Nisan’da sona erdiğini duyurmuş. Aynı Irak, 15 Ocak’ta başka bir bildirimi daha yapmış ve bu salgının 5 Mayıs’ta sönümlendirildiğini belirtmiş.
Bu durumda şu soruyu sormak gerekiyor: “Komşumuzda şap hastalığı olduğu bilinirken neden önceden önlem alınmadı?”
Sayın Bakan Yardımcısı programda, “Şu anda hastalık olmayan illerde hayvan hareketimiz açık” dedi. O zaman şu soru doğal olarak ortaya çıkıyor: “Hayvan pazarları kapatılırken her il için duyuru yapıldı da açık olan iller neden kamuoyuna açıklanmadı?”
Şimdi gelelim işin can alıcı kısmına. İrfan Bey, raporda yer alan ekonomik rakamı soruyor. Bakan Gümen, rapordaki rakamın nasıl hesaplandığını bilmediğini, hesaplayanların cevap vermesi gerektiğini söyledikten sonra, “Bizim yıllık hayvansal üretimimiz 6-6,5 milyar dolar. Bu miktarda bir 4,1 milyar dolar zarar ortaya çıkabilmesi için bizim tüm hayvancılığımızın bitmesi gerekiyor. Böyle bir şey mümkün değil” diyor. İşte benim buna itirazım var.
Birincisi, TARPOL raporunda şu veriler yer alıyor:
- Et üretim kaybı: 2,3 milyar dolar
- Süt üretim kaybı: 875 milyon dolar
- İlaç giderleri: 416 milyon dolar
- Aşı uygulamaları: 50 milyon dolar
- Buzağı ölümleri: 25 milyon dolar
- İhracat kaybı: 437 milyon dolar
Toplam yıllık ekonomik kayıp: 4,1 milyar dolar (162 milyar TL)
Şap hastalığı nedeniyle et ve süt üretiminde kayıp olacak. Et kaybından dolayı canlı hayvan ve et ithal edilecek, süt üretimi kaybı nedeniyle arz sıkıntısı yaşanacak, ihracat edilen süt ürünleri miktarı azalacak. Aşılama yapılırken bu aşılar bedava uygulanmıyor. Mazot parası bile tek başına gider kalemi. Şap hastalığı nedeniyle buzağı ölümleri artacak. Şimdi tüm bunlar olmayacak mı diye Sayın Bakan’a sormak gerek.