Rüştü Bozkurt: Tarım ve Orman Bakanı’na Mektup

Sayın İbrahim YUMAKLI,

Tarım ve Orman Bakanı

Bir ülke insanının canını koruma ve neslini sürdürmesinin gereği olan gıda üretiminden sorumlu bir kamu yönetimi makamının size emanet edilmiş olmasından haklı olarak gurur duyacağınızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Hiçbir önyargının, yerleşik doğrunun, ideolojik saplantının, sorgulanmamış kör inancın ve ezberin gölgesini düşürmeden sizi tebrik ediyor; başarılı olmanızı içtenlikle diliyorum.

Bir insan olarak 60 yıldır düşündüklerimi yazıyla paylaşıyorum. Birçok konu arasında, ülkemizde tarım ve hayvancılığın olması gereken yere ulaşması için neler yapılması gerektiği üzerine de düşünüyorum.

Yazıyla düşüncelerimi paylaşırken sıklıkla şu genellemeyi anımsatıyorum: “Kendi yanılmazlığına inanan, bildiğini tek doğru olarak kabul eden insandan daha tehlikeli bir silah yoktur!”

Yazdıklarımda bir temel ilkeye güneşte gölge sadakati gösteriyorum: Benim doğrumun ömrü, sizin beni ikna edeceğiniz ana kadardır.

Yazıyla paylaştığım her sözcük, her cümle, her düşünce eleştiriye açıktır. Burada ak kağıt üzerine bıraktığım her leke sorgulanmalı, hemen savunmaya geçerek kalkanlarımızı kaldırmak yerine, karşılıklı gerekçeler üreterek birbirimizi anlamaya, ikna etmeye vesile olmalı.

Ülkemizde tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlarımızı, üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerin yarattığı yeni karar ve kurumları dikkate almadan tartıştığımız kanısındayım. Kendi alanında uluslararası eleklerin üstünde kalmış aydınlarımız bile, çağrılarla ya da destek sistemleriyle kente göç edenlerin kırsala dönüş yapabileceğini ya da merkezi Asya ülkelerinden gelen ve ortak kültüre sahip olduğumuz insanların göç etmesiyle kırsal kesimin yeniden canlandırabileceğini düşünüyorlar. Bu düşüncenin dünya ve ülkemizdeki iç ve dış koşulları, temel eğilimleri, eğilimlerin fırsat tehlikelerini dikkate alarak irdelenmesi gerektiği kanısındayım.

Bilinçli olarak 1950’lerin ortalarından bu yana bakanlık görevi üstlenenlerin kamuya yansıttıkları iddialarını, kendilerine göre projelerini, yaptıkları düzenlemeleri ve aldıkları sonuçları karınca kararınca izledim. Bütün gözlemlerimi burada aktarmam mümkün değil, ama birini söylersem ne anlatmak istediğim hakkında fikir verir: Başında bulunduğunuz bakanlığın hafızasına başvurun, göreceksiniz ki bu ülkede yarım yüzyılı aşan bir zamandır “et arzı” sorununu tartışıyoruz, ama bir adım ileriye gidemiyoruz.

Durup kendimize şu soruları sormalıyız: Sorunun tanımlanması çözümün yarısı değil midir? Biz yarım yüzyıldır yüzleştiğimiz bir sorunu neden çözemiyoruz? Eksiğimiz ve yanlışımız nerede? Bir düzine bakan, onlarca bürokrat, çok değişik bakış açısına sahip siyasi irade sahipleri tanımlanmış “et sorununu” çözemiyorsa, daha çok katmanlı, daha karmaşık olan kalkınma sorunlarını çözebilir miyiz? Türkiye yüzyılını yaratabilir miyiz?

Sayın Bakanım,

Bu ülkeyi Hakkari’den Edirne’ye, Sinop ’tan Antakya’ya, Artvin’den Muğla’ya amaçlı, hedefli dolaşmış; yüzlerce iş insanıyla yüz yüze görüşmüş, belli ölçekteki iş yerleri yetkililerinden bilgi almış bir yurttaşım. Ülkemizde toprak işleme, mera ıslah ve diğer alanlardan birinci el gözlemlere sahibim. Değişik bitki potansiyellerini, olanaklarını ve kısıtlarını eli taşın altında olan insanları çapraz sorgulamalarla tarayarak hayatın öz gerçeğine yakın bilgi edinmek için çabalıyorum.

Gözlemlerime göre, sorumluluk alanların zihinlerinde kurguladıkları hedeflere ulaşamamış olmalarının kök nedeni; ihtiyaçlarını veri-odaklı değerlendirmemiş olmalarıdır. Diğer üretim alanlarında olduğu gibi, tarımsal üretimde soru yönelttiğim hiç kimse “tarımsal yapı istatistiklerine ve diğer verilere” güven duyduğunu söyleyemedi. O nedenle işe, bir seferberlik anlayışı ile envanter, enformasyon, bilgi, anlama ve anlamlandırma odağından bakmak ve başlamak gerekiyor. Önce kendimizi inandıracağımız veri sorununu çözmeden, yapacağımız her planlama eksikli olacaktır; uyguladığımız her proje bütünlükten yoksun kalacaktır.

Tarım ve hayvancılıkla ilgili güvenilir veri sorununu çözebilir; veri-odaklı yönetimi öne çıkarabilirsek, bugüne kadar gözlenen başarısızlıkların nedeni olan, “alışkanlıkla yönetmekten kurtulabilir; analizle yönetime geçerek” potansiyellerimizi daha iyi değerlendirebiliriz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Kırmızı ette fiyatlar düşecek! Bakanlık büyükbaşın ardından kuzu ithalatı için düğmeye bastı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşın kırmızı ete beklediği fiyatlarla...

Pirinçte yaşam maliyetine baskı oluşturabilecek fiyat artışı! Japonya 18 yılın zirvesinde

Japonya Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı açıklamasına göre, 60...

Ömer Fethi Gürer: Et ithalatıyla piyasanın dengesi bozuluyor, üretici emeğinin karşılığını alamıyor

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçi Hasan Erdal'ın...

Murat Ülker “Gıda verimi dünyada yaklaşık yüzde 21 azaldı”

Türkiye Gıda Sanayii İşve­renleri Sendikası (TÜGİS) ve Sürdürülebilirlik Akademi­si’nin...