“Yönetilmek; her faaliyette, her alışverişte kayda geçirilmek, mühür vurulmak, ölçülmek, numaralandırılmak, değerlendirilmek, ruhsatlandırılmak, izin verilmek, ihtar edilmek, reformdan geçirilmek, düzeltilmek, cezalandırılmak demektir”
Toprak, su, atmosfer, güneş, bitkiler, canlılar ve cansızlar… Var oluşumuzun ve varlığımızı sürdürmenin gerek şartları olan bu bileşenlerde “toplumların algısı” son derece önemli etken.
Tarımsal üretimi sorgularken, genişlik, uzunluk, yükseklik ve zaman boyutunu dikkate alan “bağlantısal bütünlüğün” ne denli önemli olduğuna önceki yazılarda değinildi: 24 Nisan 2025 günü, “Tarım ve hayvancılığımızı nasıl sorgulardım?” başlıklı yazıda 24 maddede sorunlar bütününe ilişkin düşündüklerimiz paylaşıldı. 1 Mayıs 2005 günü, “Ekonomiye dönüştürmede tarımın muazzam önemi” yazısında “devlet algısının” sorgulanması gerektiğini belirterek, toplum için “kolektif anlam üretmenin” önemi üzerine düşündüklerimiz yazıya aktarıldı. 8 Mayıs 2025 günü bu köşede, “ Yurttaşın malı ‘gölet’ ise devletin malı ‘deniz’ olamaz” varsayımı çerçevesinde “topraklara sahip çıkılması” konusu işlendi. 15 Mayıs 2025 günü “Tarımsal üretimde ‘haybeye yurttan sesler’ söylemeyelim” başlıklı yazıda “dört boyutlu bütünsel bakışın önemi” , “topraklarımızın genişlik ve uzunluk boyutuyla ilgili veri ve bilgi ihtiyacı” üzerinde duruldu. Bu yazıda üçüncü boyutu oluşturan “yükseklik” bağlamında “toprak algımızı” neden sorgulamamız gerektiğini “zaman boyutuyla” birlikte tartışmak istiyoruz.
Toprakta yetiştirilen bir yıllık buğdayı ve ekmeği “nimet” diye algılarken, toprakları sonsuzmuş gibi değerlendiren “ Allah’ın toprağı” algısını aşmamız gerektiğini önemle ve özenle vurgulamak istiyoruz. “Bir karış toprak için ölme ve her karış toprağı değerlendirme” sorumluluklarımızı birlikte ele almanın zamanı olduğunu düşünüyoruz.