Prof. Dr. Kemal Kocabaş: 85. yılında Köy Enstitüleri aydınlığı

Hasan Âli Yücel, İsmet İnönü, İsmail Hakkı Tonguç Köy Enstitüsü’nde 

17 Nisan 1940, her tür yoksulluk ve yoksunluklar içinde ortaçağı yaşayan ve ülke nüfusunun yüzde sekseninin yaşadığı, okulsuz, öğretmensiz köylere farklı bir eğitimle “köye yarayan meslek erbabını yetiştirmeyi” temel alan 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Yasası’nın TBMM’de kabul edildiği tarihtir. Tamamen kapatılmasının üzerinden 71 yıl geçmesine rağmen enstitüler, beyinlerde, yüreklerde, vicdanlarda aydınlık, özgün bir kazanım ve esin kaynağı olmaya devam ediyor.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in konuşmalarının çoğunda “uygulamalı eğitim ve köye ulaşma” vurgusu vardır. Mustafa Kemal’in bu isteği 1940’lı yıllarda enstitülerde karşılık bulur. Köy Enstitülerinin kuruluşunda Mustafa Necati döneminin Köy Muallim Mektepleri, Saffet Arıkan döneminin Eğitmen Kursları ve Köy Öğretmen Okulları deneyimleri gibi deneysel pedagojik kazanımlar vardır. Enstitüler, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün desteği, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un ortak aklı, emek ve öngörüleriyle kurulur, 1946 yılına kadar özgün kazanımlarını korur.

1946 sonrası dünyadaki yeni dengeler nedeniyle tek parti içindeki iktidarın değişmesi, Yücel ve Tonguç’un görevden ayrılışıyla özgün kazanımlarında örselenmeler yaşanır, programlar değişir. 1950 yılında enstitülerdeki karma eğitime son verilir, 1954 yılında da enstitü karşıtlığı ile iktidara gelen Demokrat Parti Köy Enstitülerini kapatarak ilköğretmen okullarına dönüştürür. Enstitülerin kısa öyküsü böyle. Enstitülerin günümüzde de güncelliğini koruyor olması, kuruluşundaki deneysel pedagojik düşüncenin ve eğitim hakkını temel alan ilerici felsefesi doğruluğunun kanıtıdır.

ÖĞRETMENE VERİLEN GÖREV

Köy Enstitüleri, sadece öğretmen yetiştirmeyi değil, aynı zamanda toplumsal değişim ve dönüşümü gerçekleştirmeyi hedefleyen eğitim kurumlarıydılar. Köy Eğitmenler ve Köy Enstitüleri Yasası’nın içeriği incelenirse her iki yasanın yeni bir anlayışla köye öğretmen yetiştirmeyi hedeflediğini görebiliyoruz.

Cumhuriyet, köyü kendi çocuklarıyla sadece okuma-yazma öğretimi ile ilgili değil, modern tarım ve hayvancılık eğitimi de almış bireylerle köyü içten canlandırmayı hedeflemişti. Bu öğretmen köyün sınıfına değil, köye öğretmen olacaktı. Yasaya göre bu öğretmene, köyün her türlü öğretim ve eğitim işlerini görme, ziraat işlerinin fenni bir şekilde yapılmasını sağlama, köy halkının milli kültürünü yükseltme, köyün ekonomik yaşamını geliştirme, kooperatif kurma, işletme ve rehberlik, neslinin tükenmemesi ve körelmemesi gereken hayvan ve bitki cinslerinin tespiti ve korunması, ormanların korunması ve önemi ile ilgili çalışmalar yapma gibi görevler veriyordu. Talip Apaydın bu süreci anılarında: “Hakkı Tonguç, biz halk çocukları üstünde yeni bir öğretmen tipi deniyordu. İşi sınıfın kapısında başlayıp penceresinde biten, topluma arkası dönük maaş alma makinesi öğretmenler olmayacaktık biz” ifadeleriyle tanımlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

Mart’ta son 35 yılın en düşük yağışı gerçekleşti

Mart ayı yağışları son 35 yılın en düşük seviyesine...

İrfan Donat: Dalda meyve kalmadı çiftçinin kanadı kırıldı

65 ilde zirai don afeti yaşandı. Etkilenen ürünlerin bir...

Tarım ve Orman Bakanı Yardımcısı Polat: Tarım sigortası bulunmayan çiftçilerimizin zararı minimize edilecek

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Abdulkadir Polat, zirai dondan...

Faize para var çiftçilere yok

Destek olmadığı için üretime küsen çiftçi şimdi de don...