Türkiye’de 2017’den itibaren siyasete odaklı tercihlerle yönetilen ekonominin derin bir çıkmaza doğru sürüklenmekte olduğunu defalarca yazdım bu köşede. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz düşmanlığından kaynaklanan ısrarıyla sorumsuzca tırmandırılan enflasyonun ekonominin kanseri olduğunu da defalarca vurguladım.
Seçim yılı olarak belirlenen 2023 yılında da devletin olanakları seçmene ulufe dağıtmak için sorumsuzca kullanıldı ve Türkiye’yi derinden sarsan deprem gününe böyle gelindi. Depremin açığa çıkardığı korkunç tablo ise devletin biz ve onlar ayrımı yapan bir iktidarın elinde nasıl çürütüldüğünü ve derde deva olamadığını gösterdi bize.
Deprem sonrasında bugün gelinen noktada Türkiye’nin ve Türkiye ekonomisinin bundan sonra neler yaşayacağı konusunda tahmin yapmak ya da fikir yürütmek çok zor. Başta seçim olmak üzere siyasette nelerin yaşanacağını ve siyasi tablonun nasıl gelişeceğini tahmin edebilmek için her ihtimali düşünmek gerekiyor.
Ekonomide iki seçenek
Siyasetteki gelişmeler ekonomiyi de yakından etkileyecek kuşkusuz. Örneğin seçimlerin yapılması ve seçim sonucunda bir iktidar değişikliğinin gündeme gelmesi çok şeyi değiştirebilir.
Ekonomimizi çıkmaza sürükleyen politikaların terkedilmesi ve deprem bölgelerinin yeniden inşası için tutarlı bir atılım projesinin başlatılması Türkiye’nin tahmin edilenin çok üstünde dış kaynak bulmasını sağlayabilir. Bu durum bir yandan ülkenin kronik hale gelen döviz sorununun çözümüne katkı yaparken diğer yandan farklı sektörlerde canlanmayı da gündeme getirebilir.