Tüketicilerde organik ürünlerin pahalı olduğu algısı bulunduğuna dikkat çeken Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, normalde 400-500 kilo üretilen bir üründe, kimyasal gübreleme ve ilaçlamayla 1000 kilolara kadar çıkılabildiğini, böylece giderlerin düştüğünü söyledi. Işık, “Organikle arada fiyat makası oluşur. Ama siz ürünün üzerindeki pestisiti, kimyasal gübreyi üzerinize almış olursunuz. Yani organik ürünün fiyatı gerçek fiyattır” dedi.
Kimyasal gübre ve ilaç kullanılmayan organik sertifikalı ürünlerde 1,6 milyon tonluk üretimle yıllık 1 milyar dolar ihracat sınırını geride bırakan Türkiye, dünya genelinde yaygınlaşan yeşil tarım hareketi sayesinde organik ürünlerden 1,5 milyar dolarlık döviz getirisi elde etmeyi hedefliyor.
268 farklı üründe organik üretim yapılıyor
Kuru meyvelerden zeytinyağına, hububattan pamuğa 268 farklı ürünü 311 bin hektar arazide organik olarak gerçekleştiren Türkiye, yaklaşık 53 bin organik ürün çiftçisiyle Avrupa’da 4. sırada yer alıyor.
AB, ABD ve Uzak Doğu gibi ülkelerin yeşil tarım projeleriyle organik sektörlerini büyütme hedefi koymasıyla pazarın hızla büyüyeceğini öngören ihracatçılar, uluslararası fuarlarda etkinliğini artırıyor.
Organik ürünlerde dünyanın en büyük buluşma noktası olarak gösterilen ve Ege İhracatçı Birliklerinin 2024 Milli Katılım Organizasyonunu gerçekleştirdiği Almanya’daki BioFach Fuarında toplam 37 Türk firması, 13-16 Şubat 2024 tarihleri arasında ürün ve projelerini tanıtarak yeşil tarım alanındaki iddialarını yansıtacak.
Sadece organik satan süpermarketler oluşuyor
Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’inin Ege Bölgesi’nden yapıldığını dile getiren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, 1980’li yıllarda kuru meyveyle başlayan organik ürün hikayesinin günümüzde çok farklı sektörlerde yapılan yatırımlarla kartopu gibi büyüdüğünü vurguladı.
Türkiye’nin tarımdaki potansiyelini organik alanda da kullandığını aktaran Işık, “Ülkemiz bu konuda çok tecrübe kazandı. Şu anda çiftçi sayımızla Avrupa’nın 4, dünyanın 13. ülkesiyiz. Bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.” dedi.
Dünya ticaretinde organik tarım pazarının 125 milyar doları aştığını, Avrupa’da sadece organik ürün satan süpermarketlerin oluştuğunu, Türkiye’de de marketlerde organik reyonlar oluşmaya başladığını aktaran Işık, şöyle devam etti:
İhracatta hedef; önce 1,5, ardından 2 milyar dolar
“Ülkemizin ana ürünleri olan üzüm, incir ve kayısıda hem üretim hem ihracatta lider durumdayız. 268 çeşit ürünümüz var. Kuru meyvenin yanına taze sebze meyveleri dondurulmuş olarak ilave ettik. Kiraz, vişne ve fındıkta açık ara öndeyiz. Yağlı tohumlar, zeytinyağları, bakliyat ve hububat gibi ürünlerle çeşitliliğimizi her geçen gün artırıyoruz. 1 milyar dolar civarında ihracatımız var. Gıda ihracatımız 500-600 milyon dolar civarında, pamuk ve organik tekstilde 500 milyon dolara yakın seviyede. Dolayısıyla biz 1 milyar dolar rakamını geride bıraktık. Şu anki hedefimiz 1,5 milyar dolara ulaşmak.”
AB’nin pandemi sürecinde gıda tedarikinde yaşadığı sıkıntıların ardından ilan ettiği “yeşil mutabakatla” tarımsal üretimde organik ürünlerin payını yüzde 25-30’a çıkarma hedefi koyduğunu, tarım bütçesinin de yüzde 60’ını bu alana ayırmaya karar verdiklerini dile getiren Işık, bunun organik ürün pazarını büyük ölçüde artıracağına işaret etti.
Türkiye’nin dünyaya sunduğu organik ürünlerin başka bir ülkede bu kalitede yetişmediğine işaret eden Işık, “Daha çok talep olacak. Çünkü kendi ürünlerinin içine karıştırarak kullanıyorlar. Ekmek, pasta, salatalarında kullanılıyor. Bu nedenle bizim hedefimiz ihracatımızı ilk etapta 1,5 milyar, daha sonra da 2 milyar dolara çıkarmak” dedi.
“Havza modeliyle organik tarımda büyüyebiliriz”
Türkiye’nin organik üretim potansiyelini ortaya çıkarması için havza bazlı üretimin şart olduğunu söyleyen Işık, sözlerine şöyle devam etti:
“Ülke olarak havza bazlı üretime öncelik vererek 2030’a kadar organik tarımın payını yüzde 10’a çıkarabiliriz. Bunu arazilerin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçerek, arazi bütünleştirmeye giderek, havza bazlı üretim yaparak başarabiliriz. Avrupa Birliği’nin 2030 hedefine paralel olarak, biz; Türkiye de havza bazlı üretime geçip, organik üretimin desteklenmesini istiyoruz. Böylece hem topraklarımızı korumuş hem de sağlıklı nesiller yetiştirmiş oluruz. Aynca dünyaya daha fazla katma değerli ürün satarız.”
“Organik ürünün fiyatı, gerçek fiyattır”
Türk tüketicisinin organik ürünlere ilgi gösterdiğini ancak bu ürünlerin pahalı olduğu yönünde bir algının bulunduğunu ifade eden Işık, organik yetiştirilen ürünün fiyatının o ürünün gerçek fiyatı olduğuna dikkat çekti. Işık, şunları kaydetti:
“Mesela üzümden örnek vereyim, dönümde 400-500 kilo civarında ürün alırsınız. Ama siz bunu yoğun bir sulama, kimyasal gübreleme ve ilaçlamayla yaparsanız 700-800 kilolara hatta 1000 kilolara çıkarsınız. Bu tonajlara ulaştığınızda giderleriniz de düşer. Organikle arada fiyat makası oluşur. Ama siz ürünün üzerindeki pestisiti, kimyasal gübreyi üzerinize almış olursunuz. Yani organik ürünün fiyatı gerçek fiyattır.”
Türkiye’nin organik tarımda dünyada iddiasını artırabilmesi için iç pazarda da büyümesi gerektiğine işaret eden Işık, tüketicinin bütçe düzenine uygun şekilde ve belli ürünlerle organik gıda tüketmeye alışması gerektiğini sözlerine ekledi.
www.gidahatti.com/haber/19162604/organik-urunun-fiyati-gercek-fiyat-mi