Ekrem İmamoğlu’nun bu hafta Paris’te vereceği davette ekose etekli levrek yok. Hasan Cemal’in gazetecilikteki ilk başarısı olarak bilinen, Ergin Konuksever’in fotoğrafladığı meşhur haberi hatırlıyorum. Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ızgaranın balıkta bıraktığı izleri görünce mönüye “ekose etekli” ifadesini ekliyor. Bu ifade zor günler yaşayan, ekonomik sıkıntıdaki Türkiye’de devlet katındaki sefahatin, lüksün, şatafatın simgesi olarak hatırlanıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun böyle bir şatafat lüksü yok artık. Zaten “İstanbul House” etkinliği kapsamında sunulacak yiyecekleri henüz tatmadı. Onun yerine Dışişleri Bakanlığı kökenli bir başka isim, eski büyükelçi Mustafa Osman Turan tadıma katıldı ve İstanbul lezzetlerinden ilham alan tadım mönüsüne onay verdi. Ben de sunumdan önce, hatta belediyenin onayından önce bu yemekleri denedim. Belediye tarafından davetli değildim, hatta denediğimden haberleri bile yoktu. Kendi merakımdan, kendi girişimimle şefe ulaştım ve talebimi ilettim.
Ekose etekli levrek yok, “İtibardan tasarruf olmaz,” dedirtecek bir şaşa ve iddia da yok. Ama İstanbul mutfağının çok iyi ve güncel bir yorumu var. Üstelik Paris’te.
PARİS BELEDİYESİNDEN ÖZEL İLGİ
İstanbul House’un amacı kentin tanıtımı ama aslında çaktırmadan 2036’daki Olimpiyat Oyunları’na aday olduğunun vurgulanması. Çaktırmadan, çünkü Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) halihazırda bir şehirde oyunlar sürerken bir başka aday kentin açıktan tanıtım yapmasına izin vermiyor. O yüzden İstanbul House etkinliği de üstü kapalı bir tanıtım. Daha çok Roma’ya götürülen gazeteci ordusuysa akılda kalan 2027 Avrupa Oyunları—çok önemli olmayan bir organizasyon—ve genel olarak İstanbul ön plana çıkarılacak. (Roma seyahatinin aksine İstanbul’dan gazeteci getirilmeyecek.)
Aslında sadece IOC değil, Olimpiyatlara ev sahipliği yapan şehir de İstanbul’un ya da başka bir kentin tanıtım yapmasını istemezdi. Ama seçildiği günden beri Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’yla özel bir dostluk geliştiren, birkaç kere buluşan İmamoğlu’nun Batı’da bir ayrıcalığı var. Paris de ona Türkiye’nin yeni lideri olarak bakıyor, bu yüzden de başkalarına açılmayan kapılar ona daha kolay açılabiliyor.
İmamoğlu ilk dönem seçildiğinde sosyalist belediye başkanı Hidalgo’dan esinlenir, belki İstanbul’da yeşili ön plana çıkarır, arabalara düşman ama yaya ve bisiklet dostu 15 dakikalık bir şehir yaratır diye ümit ediyordum. Bunların hiçbirini yapmadı. Belki de bir bildiği var, çünkü Hidalgo pek popüler bir başkan değil. Hatta kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığı yüzde bir oyla sonuçlandı. İkisinin birbirlerinden öğrenecekleri var sanki; bu dostluk hala devam ediyor.
“İstanbul House”a dönüştürülecek Palais Galliera da Paris Belediyesi’nin elindeki müze-saraylardan biri. Sokağın başında Kylian Mbappé’nin dev penthouse dairesinin de olduğu apartman var. Bahçeden Eyfel Kulesi neredeyse hiç engelsiz görünüyor. Saray aynı zamanda Moda müzesi ve bu cadde özellikle Moda Haftası’nda hareketleniyor. Rick Owens’ın defileleri tam karşıdaki Palais de Tokyo’da yapılıyor. Çarşamba günleri caddede Pazar kuruluyor.
YEMEĞİN ÖNEMİ
Ta Ocak ayında bu etkinlik için çalışan İstanbul Belediyesi kendilerine önerilen mekanlardan en çok Palais Galliera’yı seviyor. Mercan Dede konseri, Bedri Baykam’ın konuşması derken bu etkinlikte İstanbul mutfağının da ön plana çıkarılması düşünülüyor. Bir ara İstanbul’dan bir şef getirilmesi konuşuluyor, sponsor olan bir yağ firması Saray’a yakın bir aşçıyı dayatmak istiyor ama tesadüf eseri Ecem Karakuş bulunuyor.