İşin adını halk verirse o unutulmaz; çünkü ezberden, kitaptan değil yürekten gelir o cümleler.
CHP’nin koyduğu isimle ’19 Mart darbesinin’ yani partinin cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yakın çalışma arkadaşlarının özgürlüklerini kaybetmelerinin birinci ayı…
Toplumsal muhalefetin de her geçen gün büyüyen enerjisiyle gündem belirleme gücünü tamamen ele geçiren ana muhalefet. Saraçhane’den Maltepe’ye, Şişli’den Beylikdüzü’ne Samsun’a dün de Yozgat’a…Her gittiği yerde, miting-toplantı yaptığı alanda gündüz, öğlen, akşam, zaman-mekan, yağmur-soğuk fark etmeksizin büyük, heyecanlı kalabalıklarla konuşan muhalefet. Sadece konuşmayan, dinleyen, yol haritasını ona göre oluşturan. Özgür Özel ve siyaset arkadaşları demokrasi için önemli bir mücadele veriyor. İmamoğlu hapisten bu ekibin doğal üyesi…
Bu arada iktidarın yargı eliyle yapmaya çalıştığı ‘siyaset dizaynı’ hasar vermeye başladı. Hasar iki yönlü. Birincisi memleketin tamamını etkiliyor. O günden bugüne Merkez Bankası rezervlerinde 50 milyar dolar eksildi, faizler arttı yüzde 46’ya gelerek dünyanın en yüksek ikinci faizi oldu, faturanın çoğunu emekçinin-emeklinin sırtına yıkarak krizdeki memleketi düze çıkarma hayalli ‘çıkış programı’ da artık neredeyse uygulanamaz halde. ‘Dışarısı karışık istediğimizi yaparız’ düşüncesi hem içeride büyük tepki aldı hem de ‘dışarısı da artık’ iktidara mesafe alıyor.
Hasarın ikinci boyutu iktidar içinde. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçen hafta iki önemli çıkış yaptı. Birinde ‘İmamoğlu ile ilgili iddialarla ilgili daha net-sarih belge ihtiyacından, hızlı yargılamadan’ bahsetti diğerinde ‘CHP’ye kayyum atanamaz’ dedi. Bahçeli 19 Mart’ın kendisinin ekim 2024’te başlattığı ve çok önemsediği ‘Kürt sorunu çözümü’ çabasına da büyük zarar verdiğinin farkında. AKP içinde de rahatsızlık var, isim yazmamak kaydıyla anlatıyorlar, ama tabii onlar Bahçeli gibi kamuoyuna açık konuşamaz. Bu konuda yazdığım her yazıda iliştirdiğim notu yine ekleyeyim: Gerek Bahçeli gerek parti içi durumdan rahatsız ve itiraz ediyorsa toplumsal muhalefetin ülkenin dört bir yanındaki barışçıl protestolarının büyük etkisi var.
Dönelim tekrar Yozgat’a. Sağ partilerin en önemli merkezlerinden biri burası. Yakın geçmişe bakalım. Tayyip Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2018’de yüzde 75 (Muharrem İnce yüzde 14.7), 2023’te yüzde 73 oy (Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 21.34 ) verildi.
2018 milletvekili seçimlerinde AKP yüzde 53.4, MHP yüzde 24.7 toplamda Cumhur İttifakı yüzde 78 oy aldı. CHP’nin oyu yüzde 11.6 idi.
2023’te de Cumhur İttifakı yüzde 73, İYİ Parti öncülüğünde Millet İttifakı yüzde 22 aldı. 2017 referandumunda yüzde 75 evet oyu verdi.
2024 yerel seçimlerinde Yozgat merkezdeki belediye başkanlığı seçimlerinde CHP adayı toplam 1007 (yazıyla bin yedi) oy almıştı. Seçimlerde Yozgat il ve ilçelerinde tamamen sağ partiler kazanmıştı. Ancak iktidarın uzun süredir belirsizlikler ve korku siyaseti üzerinden kurduğu politikanın da giderek sorgulandığı bir yer olmaya başladı pek çok yer gibi Yozgat da…
Akademisyen Dr. Feyza Akınerdem 2024 yerel seçimlerinin ardından yaptıkları ‘Türkiye’de yer değiştiren seçmen’ araştırmasının Yozgat bölümünden bir bölüm paylaştı dün X’te. Ana başlıklar şöyleydi:
– Gelecek kaygısı, şehirde siyasi aidiyetten bağımsız olarak herkes için baskın bir duygudur. Özellikle kadınların çocukları için yaşadığı kaygının önemli bir kaynağı, uyuşturucu sorunudur. Gençler başta olmak üzere şehirde her yaş grubunda uyuşturucu kullanımının yaygın olduğu belirtilmiştir.
– Yozgat’ta dönem dönem uyuşturucu kullanımının yaygın olduğu söylenen bir başka grup ise, zor çalışma koşulları altında ezilen işçilerdir.
– Şehirdeki üniversite, güvenli bir gelecek vadetmekten uzak, geleceksizlik hissini artıran boş bir mekâna dönüşmüştür. Sosyal alanların belirgin biçimde az olması, gençlerin şehirle olan bağını zayıflatmaktadır.