Çünkü ortada hepimizin üstünde düşünmesi gereken kaotik bir yapı var. Üreticiler maliyetlerin altında kalan fiyatlar nedeniyle, nihai tüketici de pahalılık nedeniyle mutsuz. Tarım ürünlerinin çiftçi elinden alınan fiyatıyla marketteki, pazardaki fiyatı arasında uçurumlar oluştu. Çiftçi sayısı da her geçen yıl azalıyor, bizlerin gıdaya ulaşması zorlaşıyor.
Yazının başına oturduğumda, iklim değişikliğiyle, küçük ölçekli çiftçilerin, tarım sektörünün zorluklarıyla, üreticilerin tüketicilerin sorunlarıyla, dengesiz fiyat politikasıyla yüzyüze geldiğimiz bu dönemde yapmamız gereken geleneksel yöntemlere dönmek mi diye düşünürken posta kutuma ‘Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin yolladığı bu sorunlara değinen aylık bülteni çıktı.
Bültende yer alan çiftçi sayısının azalması, tarımsal üretim yapılan alanların günden güne daralması gibi veriler hiç iç açıcı değil. 2002’den bu yana 2.6 milyon hektar tarım arazisini kaybetmişiz. 2011’de tarım sektörü, toplam istihdamın yüzde 24.8’ini oluştururken, bu oran 2024 Haziran’da yüzde 14.7’ye düşmüş.
Çiftçilerin üretime devam etmesinin önündeki bu zorlukların yanı sıra iklim krizinin sebep olduğu olumsuzlukların başında kuraklık geliyor. Düzensiz ve aşırı yağışların da tarımsal üretime zararı büyük.