Mehmet Yaşin: Buz sevmeyen viski

Malt viskiyle Teoman’ın, Levent’teki pubında tanıştım. Oradaki tadım seanslarında malt viski içmenin inceliklerini öğrendim. Tadının, renginin ve kokunun nüanslarının nasıl olması gerektiğini kavradım. Bu çok özel viskiyi tanıdıkça bir malt tutkunu oldum.

Buz sevmeyen viski

Bara tüneyip içmeyi çok severim. Eğer yanımda kimse yoksa, barın raflarına dizilmiş şişeleri seyrederim. Bu şişelerden bazıları ya anılarımı tazeler ya da geçmişte yaptığım yolculukları hatırlatır. Geçenlerde yine aynı şey oldu. Caddebostan’daki North Shield’in barında viski şişelerini seyrederken, barlara dadandığım yılları anımsadım. Saydım da neredeyse 35 yılı geçmiş.

O zamanlar her köşe başında bir bar yoktu.  En ünlüleri Gümüşsuyu’ndaki Park Otel’in barıydı. Bu bar 1950’li yıllarda siyasetçilerin gözde mekanıydı. Ben de bar yaşamımın ilk adımlarını burada atmıştım.

Aslında İstanbul’u barla tanıştıran insan Zihni’dir. Arkadaşları her akşam, Maçka Bronz sokaktaki heykel atölyesine gelip, yanlarında getirdikleri şişelerden demlenirlerdi. Müşteri arttıkça Zihni’nin aklına “Sinir” şeyler gelmeye başladı ve heykel atölyesini bara çevirdi! Bir süre sonra da yükünü tuttu. Akşamları iğne atsan yere düşmezdi!

Sonrası çorap söküğü!..

Park Otel kapandıktan sonra bar tezgahını Bebek Otel alıp, kendi barına koydu. Şimdi o bar yok. Diğer önemli bir bar da Atlas Pasajı’nın girişindeki Kulis’ti. Barın müşterileri sinemacılar, yönetmenler, tiyatrocular ve sanatçı dostlarıydı. Dönemin birçok ünlü simasını orada görmek mümkündü. Döneme imza atan barlardan biri de Elmadağ’daki Divan Oteli’nin içinde yer alan bardı.

Aynı hizada, Hilton’a doğru giden yolun üstündeki Swiss Pub da zamanın gözde barları arasında yer alıyordu. Bu barın en devamlı müşterilerinden birisi olduğumu iftiharla söyleyebilirim. Swiss Pub’tak ibar arkadaşım ise rahmetli Nadir Nadi idi.

Hilton’un, Vefa Zat yönetimindeki “Lalezar” barından söz etmezsek, “Bar tarihine” ayıp etmiş oluruz. Dünyanın en ünlü simaları, bu barda kadeh tokuşturup, İstanbul’u sevdi.

Biraz ilerideki Gülistan, Hilton’un girişinin karşısındaki Avni Pub da zamanın en rağbet edilen mekanlarıydı. Avni Pub’ın müşterileri ünlü cazcılar ve radyo çalışanlarıydı.

Aynı yılların yıldızlarından birisi de Papirus’tu. Önce Ses Tiyatrosu’nun üst katında içki sunmaya başlamış, yangından sonra Beyoğlu’nda Erol Dernek Sokağı’ndaki yerine taşınmıştı.

Şadırvan Bar, Bebek Camii’nin yan tarafında, denizin üstündeydi. Bu mekân, belki de dünyanın en güzel barlarından biriydi. Şıkır şıkır akan Boğaz, karşıda Kandilli korusu, tekneler, gemiler, martı sesleri… Şadırvan’daki akşamüstleri tam bir şenlikti. İskeleye yanaşan vapurdan çıkanların hemen hepsi soluğu bu barda alırdı.

O devirlerde bir de “nöbetçi” barlar vardı. Etiler girişindeki Ece, Tarlabaşı’ndaki Tayga, Sıraselviler’deki Steak House, Ortaköy’deki Ziya, bunların en ünlüleriydi.

“Çiçek Bar”ın şöhreti ise dillere destandı. Burası benim “bar jübilemi” yaptığım yerdir. Sadece benim değil, birçok barmüşterisi de noktayı burada koymuştur. Yazar, çizer, reklamcı, tiyatrocu, sinemacı, entelektüel, gazeteci, iş insanı, çirkini güzeli… Kimi ararsanız orada bulabilirdiniz. O muhteremlerin büyük bir bölümü dünya değiştirdi. Bir bölümü de yaşlanıp, “içkiden emekli” oldu! En son, kurucu ortak, sinemacı, senarist, yönetmen “Çiçek Arif”te dünya değiştirince, bir dönem sona erdi!

Ben ilk zamanlar barda rakı içerdim. Viski, beni ve arkadaşlarımı aşardı. Pahalıydı. Ama birisi ısmarlarsa hayır demezdim. O yıllarda çeşit de fazla değildi. Barmenden viski isterken marka söylenmez ya koyu ya da açık olsun denirdi. Uzun yıllar viskiye yaklaşamadım. Fiyatının yanı sıra o dönemin “tahtakurusu kokulu” harmanlanmış viskilerinden de pek hoşlanmamıştım. Ta ki Teoman Hünal ile tanışana kadar.

“Kim bu adam?” diye soracak olursanız, sizi ayıplarım. Türkiye’nin en güzel barı North Shield publarının kurucusu, Türkiye’ye malt viskiyi sevdiren ve kaliteli birayı tanıtan adam diye açıklama yapmam yanlış olmaz. Yetenekleri bunlarla sınırlı değil. Ayrıca benim kadim dostum, televizyondaki rol arkadaşım. Dünyanın bütün kıtalarında yemek yiyip, içki içtiğim tek insan!

Gerçekten de ben ve birçok kişi malt viskiyle Teoman’ın, Levent’teki pubında tanıştım. Oradaki tadım seanslarında malt viski içmenin inceliklerini öğrendim. Tadının, renginin ve kokunun nüanslarının nasıl olması gerektiğini kavradım. Bu çok özel viskiyi tanıdıkça bir malt tutkunu oldum.

Sonra unutulmaz malt viski gezilerine çıktım. Bu geziler yaşamımın en unutulmaz, en keyifli gezileri oldu. Mesela, İskoçya’nın kuzeyindeki Orkney Adası’nda, batmayan güneşin eflatuna boyadığı suları seyrederek içtiğim Highland Park viskisinin tadı hala damağımdadır. Tadının yanı sıra, beni çıkardığı düşsel yolculukları da unutamam. Kuzeyin o ıssız, sessiz, yeşil, yalnız adası, Highland Park’ın sayesinde hayali bir ülkeye dönüşmüştü. Hiç unutamıyorum.

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

CEYHAN NEHRİ DÖRT GÜN TEMİZ AKTI SONRA YİNE KARARDI

Adana Organize Hacı Sabancı Sanayi Bölgesi’nde (OSB) gerçekleştirilen kontrolsüz...

TZOB Başkanı Bayraktar: Tarihin en büyük afetlerinden biriyle karşı karşıyayız

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 65 ilde zararın oluştuğunu...

Bakan Yumaklı: Tarımda üç yıllık bir plan ortaya konuldu, 13 ürün belirlendi!

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarımda üç yıllık...

Tarımda maliyet ikiye katlandı

Tarım girdi fiyatları iki yılda yaklaşık yüzde 100 arttı....