Kavaklıdere’nin şarabın başkenti Bordo’da 8 yıl önce satın aldığı iki şatoyu ziyaret ettim, Türklerin ürettiği Bordo şaraplarını yerinde tattım…
Bordo’nun en ünlü danışman önologlarından Stephane Derenoncourt mail kutusuna Türkiye’den gelen ısrarlı mesajlardan o kadar bunalmıştı ki, bunları gönderen Ali Başman’a şu cevabı verdi: “Tamam, tesim bayrağını çekiyorum. Ziyaretinize geleceğim. Ama sadece o kadar… Yeni bir firmaya danışmanlık için ne zamanım, ne de kapasitem var.”
Kavaklıdere Şarapları’nın yönetim kurulu başkanı Ali Başman, nihayet randevu kopardığı bu önemli konuğunu ağırlamadan önce dersine iyi hazırlanmıştı. Onu İzmir havalimanından alır almaz helikoptere bindirdi ve Manisa-Kemaliye’de yeni kurduğu 2 bin dönümlük Pendore bağlarının üzerinde yarım saat uçurdu. Yüksek platolar, dimdik inilen yamaçlar, kuytu vadiler, kireçli parseller, toprağın kızıla kestiği bölümler, killi kısımlar… Konuya uzak olanlara adeta bir yamalı bohça gibi gelecek bu arazi yapısı, maceracı bir şarap üreticisi için rüya gibiydi. Birçok farklı parselde birçok değişik üzüm denenebilir, dev bağdan onlarca farklı ilginç şarap çıkabilirdi. Helikopter yere indiğinde Derenoncourt gülümseyerek “Sen de benim gibi deliymişsin Ali!” dedi. “Varım…”
Birkaç yıl sonra ise mesaj yollama sırası Stephane’daydı: “Ali, danışmanlığını yaptığım iki şatonun sahipleri yaşlandılar, işlerini eskisi gibi yürütemiyorlar. Uygun fiyatlardan mülklerini satışa çıkardılar. Bu fırsatı kaçırma. Kasabada benim de bir bağım var, komşu oluruz, gereken yardımları da yaparım…”
20’ye yakın madalya kazandılar
Ali Başman Bordo’daki iki şatosunu kızları Cevza ve Aslı ile yönetiyor
Türkiye’den gelen küçük bir basın grubu, işte o bağlardayız. Bordo’nun en köklü şarap bölgelerinden St. Emilion‘un komşusu olan Castillon köyündeki 180 dönüm arazi, iki şatonun tam ortasında. Ali Başman ve kızları Cevza ile Aslı bizi bu ikiz şatolardan Claud Bellevue‘de ağırlıyor. Adı şato olsa da burası bir Orta Çağ şatosu değil, şirin bir kır malikânesi. Sadece 8 odası ve birkaç holü var. Ama taş duvarların dibinden fışkıran dev ortancaları, terasını gölgeleyen hokka gülleri, bahçesindeki kör kuyusu ve tatlı tatlı şırıldayan mermer fıskiyesiyle, bir “dönem filmi”nin dekoru gibi adeta.
Kavaklıdere 8 yıl önce devraldığı iki şatoya 20’ye yakın madalya kazandırmış.
Başman’ların Kapadokya bağlarından ürettikleri Côtes d’Avanos Blanc de Blancs şampenuazın serin yudumlarıyla ferahlarken, Ali Bey’den buranın öyküsünü dinliyoruz. Ali Başman, “Doğrusu buralara fazla zaman ayıramıyorum, yılda birkaç kez gelebiliyorum. Ama Aslı işin başında, Fransız personelimiz ve danışmanlarımızla birlikte yapılan şarapların kalitesi yıldan yıla artıyor. Son birkaç yılda 20’ye yakın altın ve gümüş madalya ile 100 üzerinden 90’ı aşan puanlar kazandık” diyor. İki şatonun 50 bin şişelik üretiminin yarısının da Türkiye’ye gönderildiğini ekliyor.
Farklı rekolteleri karşılaştırarak tattığımız zevki bir seansın ve iri sığır pirzolalarını şaraplara altlık yaptığımız bir yemeğin ardından, şatonun odalarını geziyoruz. Burası tam da kapanılıp roman yazılacak bir yer. Köyün biraz dışında, kırda. Zamanı durdurmuşçasına sessiz, sakin, rüstik… Ali Bey “Kısa sürelerle kiralıyoruz, ilgi de görüyor” diye anlatıyor.