Sevgili Ata’m, bugün Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümü. Her yerde bayraklar, ülkeyi alabildiğine sömüren şirketlerin size ve Cumhuriyetimize methiyeler dizdiği reklamlar, otellerde yapılan kutlamalar, öyle ki bu kutlamalar otelin bir promosyonu oluyor. Ve ben yüzüncü yıl için indirim yapan bir markette, kendi kendime sürekli çocukluğumda söylediğim bir tekerlemeyi “Yerli malı yurdun malı her Türk onu kullanmalı” yineleyerek Hindistan’dan gelmiş mercimeği, Ukrayna’dan gelmiş şekeri sepetime dolduruyorum. Ve on gün içinde intihar eden üç üniversiteli gencin acısını dindirmeye çalışıyorum.
Siz Gençliğe Hitabe’nizde şöyle demiştiniz: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
(…) İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”
Tam burada durup size günümüzü anlatmak istiyorum. Evet, bu söyledikleriniz hepsi şu günlerde Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlayan ülkemizde fazlasıyla gerçekleşiyor. Milet fakruzaruret içinde harap ve bitap düştü. Cumhuriyetin ilk yirmi yılında yapılan bütün şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları, zeytinyağı fabrikaları, tüm limanlar şu anda iktidar olan AKP hükümeti tarafından yandaş şirketlere yok pahasına satıldı. Düşmana gerek yok. Ne çok hain!
Bunları yazarken yüzüm kızarıyor, ülkemiz bizim katkılarımızla, bizim de mızmızlığımızla ve korkaklığımızla bir şeriat ülkesi olmaya doğru adım adım ilerliyor. Cehaletin iktidarı sadece imam yetiştiren imam hatip okulları açtı, köy okulları artık yok! Bilim, üniversiteler dahil inkâr ediliyor. Utanıyorum Kuran kurslarında, yatılı okulların karanlık köşelerinde küçücük çocuklar hem fiziksel hem psikolojik saldırıya uğruyorlar. Düşmana gerek yok! Ne çok hain!
Özellikle tütüne, haşhaşa emperyalist şirketlerin istediği kotayı sonuna kadar uygulayan bir iktidar var. Adıyaman’ı bilirsiniz, sizin de severek tüttürdüğünüz Adıyaman tütününe çok sıkı bir kota uygulanıyor. Buna isyan eden çiftçiler hapiste. Düşmana gerek yok! Ne çok hain!
En kötüsü ülkenin bütün yeraltı madenleri yabancı şirketlere satıldı. Verilmiş 2600 maden arama ve çıkarma ruhsatı var. Sizi üzmek istemiyorum ama bunlar gerçek. Uşak’ta, Fatsa’da Elazığ’da, Kaz Dağları’nda yabancı şirketler yanlarına uyduruk Türk şirketlerini alarak o bölgeleri maden çıkarmak için tıraşladılar, tek bir canlı, tek bir ağaç kalmadı. Çıkarılan tüm zenginlik onların oldu. Devlet sadece yüzde 5’ini alabiliyor. Düşmana gerek yok! Ne çok hain!
Uyduruk HES’lerle Karadeniz’in coşkulu sularını kuruttular, sularımızı İsrail’e sattılar. Zaten İsrail ve Araplar bu ülkeyi çok seviyorlar. Iğdır Ovası, Suruç Ovası artık İsrail’lerin. Trakya’da Bulgarlar sürekli emlak alıyorlar. Düşmana gerek yok! Ne çok hain!