Medeniyetinin kendisi kadar eski olan sirkeyi insan binlerce yıl boyunca değişik amaçlarla kullanmış; farklı tatlarda ve farklı renklerde üretilen sirkeler her dönemde sofralarda yer almış.
Sirke çok kültürde farklı koşullara uyum sağlayarak değişebilen çok yönlü bir ürün olarak çok farklı amaçlarla kullanılmış, insan doğadan topladıklarını sirke yaparak da değerlendirmiş.
Sirkenin tarihi üzerine yapılan çalışmalarda insanın sirke ile tanışmasını 10 bin yıl öncesine hatta firavunların bile olmadığı Mısır yaşamına götüren tezler var ama günümüze ulaşan Babil papirüsleri üzerinde yapılan araştırmalarda sirkenin M.Ö. 5000 civarında kullanıldığı görülmüş. Aynı yıllarda Perslerin de sirkeyi bildikleri kanıtlanmış.
Babilliler hurma sirkesini hem koruyucu hem de çeşni olarak kullanmışlar; sirkeye farklı otlar ve baharatlar ekleyerek tatlandırmayı denemişler.
Sirke, Anadolu ve çevresinde Hitit, Sümer, Yunan ve Roma medeniyetleri tarafından da üretilerek yoğun olarak kullanılmış; Mezopotamya kültürlerinde “ekşi bira” olarak adlandırılmış.
Antik yıllarda Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında “sirke” ticareti yapılmış
Antik Mısır uygarlığı üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalarda 5000 yıl önceye tarihlenen küplerde sirke izlerine rastlanılmış. Alınan DNA örneklerinde sirke karışımları bulunmuş; 11. ve 13. hanedanlardan kalma Mısır mezar resimlerinde görüldüğü şekliyle insanların farklı sirkeler yaptığı anlaşılmış. Antik Mısır diline sirke “hequa” olarak geçmiş.