Hindi, Amerika’nın keşfi sonrasında Avrupa’ya getirildiğinde şaşkınlıkla karşılanmış.
İlginçtir, Dünyadaki iki hindi türü de Amerika’da ortaya çıkmış! Biri Meksika’nın Yucatan Yarımadası içinde, Guatemala ve Belize Şehri civarında oldukça kısıtlı bir alanda yaşam alanı bulmuş. Vahşi hindi olarak bilinen diğer türü de Kanada’nın güney ucundan başlayan bir döngü içinde Amerika kıtasını boydan boya kaplayarak Orta Meksika’ya kadar çok geniş bir alana yayılmış.
İnsanın hindiyi evcilleştirme süreci 3 bin yıl önce başlamış; eldeki bulgular evcil hindilerin Orta Meksika’da M.Ö. 800 civarında insanlarla birlikte yaşadığını göstermiş.
Arkeolojik araştırmalar sonucunda yerli yerleşimlerinde bulunan hindi kemikleri üzerinde yapılan DNA analizleri sonucunda Guatemala’daki bir Maya bölgesinde M.Ö. 300 civarında, Güneybatı Amerikan’ın kadim halkı Pueblalar tarafından da M.Ö. 200 civarında hindilerin evcilleştirildiği kanıtlanmış.
Amerika Kıtasının vahşi doğasında binlerce yıl yabani bir kanatlı türü olarak yaşayan hindileri yerli halk genellikle eti için değil kutsal günlerde yüklediği simgeler için yaşatmış; hindi tarih öncesinde özellikle Güney Amerika topraklarında dini ritüellerde kullanılmış. Bunu kanıtlayan çalışmalar sonucunda hindilerin bazı bölgelerde MS 700, bazı bölgelerde de MS 1100 civarına kadar mutfağa dahil edilmediği, etinden faydalanılmadığı ortaya çıkmış.
Hindilerin parlak tüyleri tören cüppelerini süslerken kemikleri sivrilttirilerek iğne olarak kullanılıyormuş. Hindilerin Pueblo halkının yaşamındaki rolü o kadar önemliymiş ki Canyon de Chelly’ bölgesinde saptanan mağara resimlerindeki hindi tasvirleri, kanatlı olsa da kolay uçamayan bu ilginç hayvanın varlığını ölümsüzleştirilecek kadar günlük yaşamın merkezinde olduğunu göstermiş.
Canton de Chelly’deki mağara resimlerinde hindi çizimleri bulunmuş
1569 yılında Floransa’da hindi çizimi günümüze ulaşmış
Amerika Kıtası’na çıkan Avrupalılar hindiyi Afrika tavuğu zannetmişler
Avrupalılar hindi ile ilk olarak Orta Amerika ve Meksika’da karşılaştıklarında onu Gine Bölgesinde yetişen tavuk tipine benzetmişler. Kolomb‘un 1502’de Honduras’a yaptığı dördüncü seyahatte, yerli halkın “gallinas de la tierra” diyerek sunduğu hindiyi İspanyollar “kara tavukları” olarak adlandırmışlar.
Çok kısa bir süre içinde de çoğunlukla uçamayan bu büyük kuşun eti altın ve gümüş arayan yağmacılar için neredeyse farklı bir hazine şeklinde algılanmış, talan başlamış.
Kolomb’un 1502’de Honduras’a yaptığı dördüncü seyahatte yerli halkın sunduğu hindiyi İspanyollar “kara tavukları” olarak adlandırmışlar
Bugün Peru olarak bildiğimiz İnka topraklarını işgal eden Francisco Pizarro‘nun ikinci dereceden kuzeni olan Hernán Cortés, 1519 tarihinde yazdığı “Meksika’dan Mektuplar” isimli derlemesinde şehirleri yağmaladıklarını ve Mexico City’de çok yaygın olan hindilerin Meleagris Agriocharis Ocellate olarak bilindiğini yazmış.
Hindi Avrupa’ya gelir gelmez popüler gıda ürünü olmuş
Genel kanı Kolomb’un kaptanı Pedro Alonso Nino tarafından 1500’lerin başında hindinin Avrupa’ya getirildiği yönünde.
Muhtemelen 1511 gibi erken bir tarihte Avrupa’ya seyahat eden ilk hindiler çok kısa bir süre içinde ciddi popülasyona ulaşmış, ilk başlarda dar bir çevrede de olsa zengin sofraların vazgeçilmezi olmuş.
Aynı yıllarda gelen patates ve domatesin aksine, hindi kısa süre içinde mutfak başarısı kazanmış, 1530 yılına gelindiğinde İspanya, Roma ve Fransa’da kurulan çiftliklerde ciddi sayıda hindi üretiliyormuş.
1540 yılında Fransa’da o kadar bol miktarda hindi varmış ki hindi eti kuğulardan, sülünlerden, tavus kuşlarından ve balıkçıllardan daha ucuzmuş. Hindi etinin egzotik görünümü ve bol eti, Avrupa soylularının dikkatini çekmiş; önce zenginler kısa bir süre sonra da herkes için popüler bir seçim haline gelmiş.