İrfan Donat: Tarımsal ihracatta pazar kayıplarına hazır mıyız?

Her ülke stratejik gördüğü tarım ve gıda ürünlerinde kendine yeterlilik derecesini artırıyor. Bu nedenle Türkiye gibi ülkeler avantajlı dönemlerinin sonuna yaklaşıyor. Tarımsal ihracatta yeni bir oyun planına ihtiyaç var. Çıkış yolu da katma değerli üretim ve markalaşma…

O kadar fazla belirsizlik var ki… Rekabet o kadar kızışıyor ki… Küresel ticaret cambazın ip üstündeki şovuna döndü resmen.

Ticaret savaşları, iklim krizi, bölgesel çatışmalar, lojistik sorunlar ve artan maliyetler… İp üstünde yürüyen cambazın elindeki topların sayısı gün geçtikçe artıyor.

Mesele sadece bir ülkeye has değil ama bu durumdan en çok etkilenen ülkeler arasında Türkiye de var. Hammadde tedarikinde artan riskler ve kırılganlıklar, yüksek maliyet ve finansmana erişimdeki zorluklara bir de kur baskısı eklenince, Türkiye ihracat pazarlarında kan kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Dönem dönem gündeme gelen ihracata ilişkin kota, kısıt ya da yasaklamalar da rekabetçi kaslarımızı zayıflattı.

İşte böyle bir ortamda her ülke ithalat ve ihracat politikasını yeniden şekillendiriyor. İthalata bağımlılığı yüksek ülkeler kendine yeterlilik derecesini artırmak adına peş peşe yeni yatırımların önünü açarken, hammadde üretimi açısından güçlü konumdaki ülkeler ise ihracatında nicelikten ziyade niteliği önceliklendirmeye başladı. Bir başka deyişle artık katma değerli ve markalı ihracat dönemini daha fazla konuşur olduk. Bunu neredeyse tarım ve gıda sektörünün her alanında görmek mümkün.

Un pazarına yeni oyuncular giriyor

Meseleye somut gelişmeler üzerinden bakalım. Türkiye un ihracatında yıllardır dünya birinciliğini elinde tutuyor. Toplam 508 un fabrikasına sahip olan sektörün yıllık buğday işleme kapasitesi 32 milyon ton seviyesinde.

Yıllık ortalama 15 milyon ton un üretimi gerçekleştiren Türkiye’nin küresel un ticaretinden aldığı pay yüzde 23 seviyelerinde. Un sanayicileri uzun yıllara dayalı know-how tecrübesiyle küresel un pazarında 11 yıldır ihracat lideri olarak konumlanıyor.

Ancak geçtiğimiz dönemde ihracata yönelik bazı hamleler sektörün 2024 performansını negatif etkiledi.

2023’te 3 milyon 665 bin ton un ihracatından yaklaşık 1.5 milyar dolar döviz geliri elde eden un sektörü, 2024’te 3 milyon ton un ihracatı karşılığında 1.16 milyar dolar gelir elde etti. Bu da miktar bazında yüzde 17, değer bazında yüzde 21 kayıp anlamına geliyor.

Bu yılın ilk üç aylık karşılaştırmasında da tablo pek farklı değil. Türkiye’nin 2025 ilk çeyreğindeki un ihracatına baktığımızda geçen yılın aynı dönemine göre hem miktar hem değer bazında yüzde 40 düşüş göze çarpıyor.

Hatırlarsanız 2024’ün ikinci yarısında buğday ithalatına önce yasak getirildi sonra bu yasak belirli oranlarda kısıtlamaya dönüştürüldü. Bu da sektörün rekabetçi yapısını sarstı ve ihracat pazarında kayıplar yarattı.

Ama burada asıl dikkat çekmek istediğimiz nokta sektörün önümüzdeki dönemde yüzleşebileceği riskler.

Bildiğiniz üzere ihracatımız ithal hammaddeye dayalı gerçekleşiyor. Daha net ifadeyle Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında Rusya gibi ülkelerden buğdayı ithal ediyor, Türkiye’deki fabrikalarda işleyerek elde edilen un ve diğer mamulleri 190 ülkeye ihraç ediyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Çok Okunanlar

Benzer Haberler
KAÇIRMA

TZOB Genel Başkanı: Tarihin en büyük iklim afetlerinden birini yaşıyoruz

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,...

Köylünün merası yatırıma açılıyor: Yeni yönetmelikle neler değişecek?

Tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüler için kritik bir adım...

Limon fiyatlarına don vurdu fiyatı uçtu

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde pazar esnafı, don nedeniyle limon fiyatlarının...

Limak Akbelen’i katlettiği ile kaldı

Akbelen ormanları “cehennem çukuru” oldu. ‘Dört yıllık kömür var’...