İrfan Donat
İhracata giden ürünlerde sık sık tespit edilen kimyasal kalıntılar Türkiye’de gıda güvenliğini sorgulatıyor. Yetkililere göre ürünlerin yüzde 85’inde limitler aşılıyor. Sonra bu ürünlere ne olduğu belirsiz. Kanser vakaları artarken herkesin aklında aynı şüphe: “Zehirli ürünleri biz mi yiyoruz?”
Bu aralar herkes birbirine benzer soruları yöneltiyor: “Biz ne tüketiyoruz, gıda mı zehir mi?”
Cevap uzun zamandır tartışılıyor ve gündemi meşgul ediyor gibi görünse de elimizde kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini giderecek somut bir açıklama ya da bilgi maalesef yok.
Kamu yetkililerinden zaman zaman genel ifadelerle “Denetimler aralıksız sürüyor; her şey kontrol altında” minvalinde mesajlar verilse de ihracattan dönen ürünler ve analiz sonuçlarının kamuoyuyla şeffaf şekilde paylaşılmaması kaygıları artırıyor.
Tüketici, artan kanser vakalarının temel sebeplerinin başında tüketilen gıda ürünlerinin kalitesini sorumlu tutuyor. Haksız da değiller. Avrupa Birliği’nin (AB) “Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi (RASFF) verileri Türkiye açısından endişelendiren tabloyu ortaya koyuyor.
RASFF’in 2023 içindeki toplam 4 bin 777 uygunsuzluk bildiriminin 361 tanesi Türkiye orijinli ürünlere ait. Ve bunların 170’i pestisit kalıntısına yönelik. Taze meyve ve sebzelerde rastlanan bildirimler, toplamın yüzde 47‘sini buluyor. Ve bu tablo sadece 2023’e özgü değil maalesef. Meyve ve sebzede pestisit kaynaklı bildirimde Türkiye dört yıldır hep ilk sırada yer alıyor.
Kullanımı yasaklı ürünler piyasada
Peki, bu bildirimler arasında en çok hangi ürünler dikkat çekiyor derseniz hemen cevaplayalım. Yapılan analizlerde pestisitle ilgili yeşil biber, limon, mandalina, armut, nektarin, nar, üzüm-üzüm yaprağı, domates, hıyar öne çıkarken, aflatoksinde ise kuru incir, fındık, kuru kayısı ve Antep fıstığı gibi ürünler dikkat çekiyor.