Türkiye’nin tarım ve gıda yol haritasının belirlendiği şûraların dördüncüsü tamamlandı. 2004’teki şûrada alınan kararların benzerleri 2025’te de açıklanınca akıllara şu soru geldi: Son 20 yıldaki kararların ne kadarı hayata geçirildi?
Tarım ve gıda sektörüne ilişkin kronik sorunların toplumda yarattığı rahatsızlıklar ortada.
Son yıllarda özellikle gıda fiyatlarına yönelik tartışmalarla birlikte gıda güvenliğine yönelik kaygılar öne çıkıyor.
İşte böyle bir ortamda 4’üncü Tarım ve Orman Şûrası tamamlanarak sonuç bildirgesi açıklandı.
Sektörün geleceğine ilişkin yol haritasının belirlendiği bu şûralar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerçekleştiriliyor.
Şûranın planlamasından sonuçlanmasına kadarki süreçte emeği geçen herkesi kutlamak lazım. Zira bir ülkenin bağımsızlığında gıdanın ne kadar hayati bir role sahip olduğuna her gün farklı bir açıdan şahit oluyoruz.
Dolayısıyla tarımın bir milli güvenlik meselesi olduğunun artık herkes farkında.
Ama burada verilen emeklerin karşılığını da sorgulamak gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye’de ilk tarım şûrası 1997 yılında yapıldı. İkincisi yedi yıl sonra 2004 yılında dönemin Tarım Bakanı Sami Güçlü imzasıyla gerçekleştirildi. Aradan geçen 15 yılın ardından 2019’da üçüncüsü Bekir Pakdemirli döneminde organize edildi. 2025 itibarıyla da dördüncü tarım şûrası geçen hafta tamamlandı ve sonuç bildirgesi yayınlandı.
Kimse itiraz etmez ama sonrası?
86 maddeden oluşan sonuç bildirgesindeki kararlara kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Neredeyse tüm kesimler sorunların tespiti ve çözüm önerilerinde hemfikir gözüküyor. Buraya kadar her şey güzel. Ama asıl mesele, önerilerin ne kadarının hayata geçirilebildiği.
Çünkü söylemler eyleme dönüşemiyorsa işte o vakit sorunlar kronik bir hal alarak çığ gibi büyüyor.
Bakın 2004’teki sonuç bildirgesi 36 madde ile özetlenirken, 2019’daki sonuç bildirgesinde 60 madde göze çarpıyor. Geçen haftaki son şûranın sonuç bildirgesi ise 86 madde ile özetlenmiş. Yani trend olarak her şûranın sonuç bildirgesinde daha fazla çözüm önerisi ortaya konuluyor. Ama temeline baktığımızda meselelerin çoğu aynı ve birbiriyle bağlantılı gözüküyor. Tek fark, çözülmeyi bekleyen sorunların değişen şartlar ve çeşitlenen riskler sonucu yıllar geçtikçe dallanıp budaklanması. O zaman da her şûra sonrasında çözüm önerilerinin sayısı artarken, günün koşullarına göre de revize ediliyor.
Gelin 2004 ve 2025 yılının şûra sonuç bildirgelerinde dikkat çeken bazı çözüm önerilerini karşılaştıralım. Böylece son 20 yılda nelerin değişip değişmediğini daha net bir şekilde analiz etme şansımız olacaktır.
Aralık 2004’teki tarım şûrasında “Üretici örgütlenmesinin dağınık yapısının önlenmesi amacı ile kooperatiflerin bir ulusal birlik altında toplanması” önerisi yer alıyor.
2025 Tarım Şûrası sonuç bildirgesinde de benzer öneriler dikkat çekiyor: “Üretici örgütlerinin etkinliği artırılmalı ve ürünün üretiminden tüketiciye ulaşmasına kadar olan tüm süreci kapsayacak şekilde görev almalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı. Tarımsal amaçlı örgütlerin tarım sektöründe daha etkin ve sürdürülebilir olmaları için ilgili mevzuat yeniden düzenlenmeli.”
Son 20 yıla baktığımızda üreticinin halen dağınık yapıda ve örgütlenme sorunu yaşadığı ortada. Bugün Türkiye’de deyim yerindeyse bir kooperatif enflasyonu var. Tarımla alakalı 12 bin civarında kooperatife sahibiz ve maalesef bunların büyük çoğunluğu tabeladan ibaret, etkin ve işlevsel değil.
Zaten 2025 şûra sonucunda bunu teyit eden bir başka öneri de şu şekilde özetleniyor: “Tarım-sanayi entegrasyonu artırılmalı ve sürekliliği açısından kooperatif yapısı geliştirilmeli, tarım satış kooperatifleri ve birliklerin faaliyetleri bu kapsamda etkinleştirilmeli.”