Yüzyıllık Cumhuriyet tarihine itinayla bakmak gerekiyor. Yoksa gerçekler elimizin altından kayıp gider…
Mustafa Kemal son güne kadar
Cumhuriyet’in ilan edileceğini saklar,
sadece en güvendiği arkadaşlarıyla paylaşır.
28 Ekim 1923 günü
Çankaya’daki akşam yemeğinde
yakın arkadaşlarına
birden pat diye söyler:
Yarın Cumhuriyet’i
ilan edececeğiz!
O geceyi Nutuk‘ta şöyle anlatır:
Çankaya’ya gitmek üzere
Meclis’ten ayrılırken,
koridorlarda beni beklemekte olan
Kemallettin Sami ve Halit Paşalara
rastladım. Akşam yemeğine
gelmelerini Milli Savunma Vekili
Kazım Paşa aracılığıyla söylettim.
İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya
Fethi Bey’e de Çankaya’ya
benimle birlikte gelmelerini söyledim.
Çankaya’ya varınca,
orada beni görmek için gelmiş
Rize Milletvekili Fuat,
Afyonkarahisar Milletvekili
Ruşen Eşref Beylere rastladım.
Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında,
“Yarın Cumhuriyet’i
ilan edeceğiz dedim.
Orada bulunan arkadaşlar
hemen düşünceme katıldılar.
Yemeği bıraktık,
hemen o dakikada nasıl davranılacağı
üzerinde nasıl bir davranılacağı
üzerinde kısa bir program saptadım ve arkadaşları
görevlendirdim. O gece bulunduğumuz arkadaşlar
erkenden ayrıldılar.
Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da konuk idi.
Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir yasa tasarısı hazırladık.
Bu tasarıda 20 Ocak 1921 günlü
Anayasa’nın devlet biçimini saptayan maddelerini
şöyle değiştirmiştim:
Birinci maddenin sonuna,
“Türkiye Devleti’nin hükümet
biçimi cumhuriyettir,”
cümlesini ekledim.”*
100 yıl önce bir Saltanat’ı Cumhuriyet Devrimi’yle yıktık, 100 yıl sonra Erdoğan Saltanatı başımıza geldi! Önce Köşk’ten Saray’a taşındı, |
Yunus Nadi, 29 Ekim günü Meclis kürsüsünden:
“Bu hükümetin adı, Cumhuriyet’tir…”
29 Ekim 1923 sabahı
CHP Meclis Grubu yönetimi toplanır.
Görüşmeler uzar. Öğleden sonra
bu kez parti genel kurulu bir araya gelir.
Anayasa Komisyonu’ndan sonra da
Meclis Genel Kurulu toplanır.
Mustafa Kemal,
Meclis’teki odasında heyecan içindedir.
Saatler ilerliyordu.
Mustafa Kemal Paşa odasında
heyecan içinde Cumhuriyet’in
ilan kararını bekliyordu…
işlerin uzadığını görünce İbrahim Süreyya’yı
çağırttı ve sert bir sesle ,
“Ne oluyor… Karar niye çıkmadı?”
diye sordu. Cumhuriyet fikrinin
en önde gelen savunucularından
ve belki de Gazi’nin fikirlerine
olumlu yaklaşan ilk kişi olan
İbrahim Süreyya, onu sakinleştirdi:
“Her şey yolunda, usulüne göre yürüyor Paşam.
Merak ve endişe edilecek bir şey yok.Yakında karar
çıkacaktır. Bu arada
Yunus Nadi konuşuyor,
o da zannederim son konuşmacıdır.
Merak etmeyiniz.
Biraz sonra Cumhuriyet’e ulaşacağız.”
Paşa arkasını dönüp bir sigara yaktı,
İbrahim Süreyya da Meclis Genel Kurul salonuna döndü.
Kürsüde Yunus Nadi son cümlelerini
söylemekteydi:
“Meclis, hakimiyeti, bilâ kayd-ü
şart (kayıtsız şartsız) millete veren
bir hükümet şeklini kabul etmiştir
ve onun için yaşamaktadır.
Bu hükümetin adı, Cumhuriyet’tir…”
Yunus Nadi sözlerini bitirip kürsüden inerken
kürsüye çıkan Rasih Kaplan bağırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet!”
Kaplan’ın bu sözlerle ateşlediği
Meclis üyeleri topluca ayağa fırladılar
ve en içten duygularla üç kez üst üste
“Yaşasın Cumhuriyet!” diye haykırdılar.**