Tarımın gıda güvenliği ve sürdürülebilir yaşam için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, “Günümüzde bu yaşamsal sektör, birçok tehdit altındadır. Biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği, tarım sektörünü ve dolayısıyla hepimizi olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımı kaçınılmazdır. Çevre kirliliği ve gıda tedarik zincirleri konusunda ülkelerin dayanışması zorunlu ve gerekli” dedi.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu ile Gıda ve Beslenme Çalışma Grubunun iş birliğiyle düzenlenen “Biyoçeşitlilik, Tarım ve Gıda Sempozyumu”, Atatürk Üniversitesi ev sahipliğinde Erzurum’da yapılıyor.
Tarımda yapılan hatalı uygulamalar ve son yıllarda etkisini daha fazla hissettiren iklim değişikliği nedeniyle tarımda ortaya çıkan biyoçeşitlilik kaybı ve olası etkilerinin tartışılacağı 23 Eylül’de sona erecek sempozyumda, konuyla ilgili güncel gelişmeler, sorunlar ve çözüm önerileri uzmanlarca ele alınıyor.
Programın açılışını TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Fevzi Polat, ile Prof. Dr. Kazim Şahin yaptı.
“Üretilen tüm gıdaların %30’u israf ediliyor”
Açılış programında konuşan Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, tarımın sürdürülebilirliği için, verimliliğin arttırılması, daha akıllı arazi kullanımı, pazarlama ve dağıtımın daha iyi yapılması, israfın önlenmesi ve diyetlerde değişiklik gibi önerilerin dikkate alınmasının önemine vurgu yaptı. Dünya üzerinde üretilen tüm gıdaların %30’unun israf edildiğine dikkat çeken Aydın, şunları söyledi:
“Tarımın yaygınlaşması, iklim üzerindeki etkilerinin yanı sıra dünya çapında biyoçeşitlilik kayıplarına neden olmuştur. Arazi temizliği ve tarımsal üretim arttıkça pek çok bitki ve hayvan türü yaşam alanlarını kaybettikleri için yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tek ürünlü tarım yaygınlaştıkça tarımsal ekosistemlerin çeşitliliği de azalmıştır. BM Gıda ve Tarım Örgütü, sürdürülebilir tarım için takip edilmesi gereken beş ilke önermiştir. Bunlar; kaynak kullanımında verimliliğin artırılması, doğal kaynakların korunması ve geliştirilmesi, kırsal geçim kaynakları, eşitlik ve sosyal refahın korunması ve iyileştirilmesi, insanların ve ekosistemlerin iklim ve piyasa değişikliklerine karşı dayanıklılıklarının güçlendirilmesi, sorumlu ve etkili yönetişim mekanizmaları geliştirilmesi şeklindedir. Bu başlıklara uyulduğu takdirde olumlu sonuçların alınacağına yürekten inanıyorum.”
“Libya’daki afet, acı gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkardı”
Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Kazım Şahin ise, yakın zamanda Libya’da yaşanan sel felaketinin, konunun hayati bir mesele olduğunu hatırlatması açısından çarpıcı bir örnek olduğunu söyledi. Şahin, hem Libya’da hem de Fas’ta yaşanan afetlere benzer kayıpların yaşanmaması açısından doğayı korumanın ve daha yaşanabilir dünya bırakmak için bilimin ışığında adımlar atmanın elzem olduğuna işaret etti.
“Yanlış arazi kullanımı önlenmeli”
Atatürk Üniversitesi’nin 2018 yılında Biyoçeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezini kurduğunu, yakın zamanda açılışı gerçekleştirilecek Biyoçeşitlilik Müzesinde 3500 adet bitki olmak üzere toplam 10 bin tür ve 250 bin birey bulunduğunu bildiren Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise konuşmasına şöyle devam etti:
“Biyoçeşitlilik, tarım ve gıda başlıkları, son yıllarda küresel gündemin üst sıralarında yer almaktadır. Biyoçeşitlilik, yeryüzünde bulunabilen tüm bitki, mantar ve hayvan türleri ile mikroorganizmaları kapsayan bir terimdir. Biyoçeşitliliğin azalması, sürdürülebilirliğin en büyük tehditlerinden biridir. Kentleşme, ormansızlaşma gibi arazi kullanım değişiklikleri, avlanma ve balık tutma gibi girişimlerle türlerin tehdit edilmesi, iklim değişikliği, küresel ısınma, kirlilik, istilacı yabancı türler biyoçeşitlilik kaybının ana nedenleri. Biyoçeşitliliğin korunmasında öncelikle yanlış arazi kullanımını iyileştirmek, dolaylı olarak tarım, hayvancılık gibi konularda da düzenlemeler yapmak gerektiği açık bir gerçektir.”
“Gıda tedarik zincirleri konusunda dayanışma şart”
Akademi’nin G20 Zirvesi Science20 Alt Çalışma Grubunda Türkiye’yi temsil ettiğini belirterek konuşmasına başlayan TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker ise şunları söyledi:
“G7, G8 ve G20’nin tüm deklarasyonları, akademiler üzerinden yürütülen ve sonunda katılımcı ülkenin devlet başkanına takdim edilen bildirilerdir. Her yıl tekrarlanan bu bildirilerde şimdiye kadar gündeme gelen başlıklar arasında fırsat eşitliği çerçevesinde eğitim imkânlarının herkese sağlanması, herkese sağlık hizmetinin sunumu, enerji üretimi ve alternatif kaynaklarının paylaşılması yer alıyor. En önemli başlık ise çevre kirliliği ve gıda tedarik zincirleri konusunda ülkelerin dayanışmasının zorunluluğu, gerekliliği…
“Tarım sektörü tehdit altında”
Tarım, sadece ekonomik değeriyle değil, gıda güvenliği ve sürdürülebilir yaşam için de kritik öneme sahip. Fakat günümüzde bu yaşamsal sektör, birçok tehdit altındadır. Biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği, tarım sektörünü ve dolayısıyla hepimizi olumsuz etkilemektedir. Bunun yanı sıra, hatalı tarım uygulamaları, aşırı kimyasal kullanımı ve monokültür tarım gibi insan kaynaklı etkenler de bu tehditleri katbekat artırmaktadır. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı gibi küresel sorunlar, yerel uygulamalarla sınırlı kalamayacak kadar geniş bir yankı oluşturuyor. Bu yüzden uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımı da kaçınılmazdır. Akademik çalışmaların küresel ölçekte harmonize edilmesi, farklı coğrafyalar ve ekosistemler için adapte edilmesi, en iyi uygulama örneklerinin bir araya getirilmesi bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır.
Teknolojik gelişmelerin de bu alandaki sorunları çözmekte nasıl bir rol oynayabileceği göz ardı edilmemeli. Dijital tarım, yapay zekâ, biyoteknoloji gibi ilerlemeler, sürdürülebilir tarım uygulamalarına önemli katkılar sağlayabilir. Ancak teknolojik çözümler, etik ve sosyal etkileri dikkate alınarak, dikkatli bir şekilde entegre edilmelidir. Teknolojinin sağladığı avantajlar, sadece belli bir kesim tarafından değil, toplumun tüm katmanları tarafından adil bir şekilde faydalanılabilir hale getirilmelidir. Bu noktada, sadece tarım ve çevre bilimcileri değil, politika yapıcılar, sosyal bilimciler, ekonomistler ve diğer disiplinlerden uzmanlar bir araya gelerek çok boyutlu bir değerlendirme yapmalı, pratik ve uygulanabilir çözümler üretmelidir. Bilgi ve tecrübelerin paylaşılacağı bu sempozyum, bu amaç doğrultusunda atılacak kritik bir adımdır. Bu toplantının bilim, politika ve toplum arasında verimli bir diyalog oluşturmasını ve ortak bir hareket planı oluşturulmasına yardımcı olmasını umuyoruz. Hep birlikte ülkemiz ve dünya için daha sürdürülebilir, daha adil ve daha yaşanabilir bir geleceğin temellerini atabiliriz. Hepinizin bu süreçte yapacağı katkılar, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras olacaktır.”
“Dünyanın sağlığı konusunda herkesin sorumluluğu büyük”
İnsanın kendi eliyle doğada hasara neden olduğunu, dolayısıyla alınacak tedbirlerin de yeni hasarlara yol açmaması için gerçekçi çözümler üzerinde durulması gerektiğinin altını çizen Şeker, su kaynaklarının özenle korunmasının, temiz tutulmasının, israfın en aza indirilmesinin, sıfır atık projesinin önemini vurguladı, az tüketerek gelecek nesillerin haklarına da girmeden özenli davranılması gerektiğini söyledi.
“Hindistan’da yapılan 2023 G20 Zirvesi’nde tek sağlık konsepti üzerinden hayvan ve insan sağlığı, doğadaki tüm canlıların haklarının ve sağlığının korunmasının zorunluluğu öne çıkarıldı” diyen Şeker, dünyanın sağlığı konusunda herkesin sorumluluğunun olduğunu vurguladı.
Açılışın ardından Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdür Yardımcısı Dr. Şerafettin Çakal’ın, Bakanlığın biyoçeşitlilik konusundaki çalışmalarını anlattığı sempozyumda; “Tarımsal Biyoçeşitliliğin Önemi”, “Tarımda Hatalı Uygulamalar ve Biyoçeşitlilik”, “Hayvancılık ve Biyoçeşitlilik”, “Biyoçeşitlilik ve Gıda Güvenliği”, “Biyoçeşitlilik, Beslenme ve İnsan Sağlığı” ile “Biyoçeşitlilik-Biyokaçakçılık-Koruma Stratejileri” ele alınacak.