Demirel, icra ettiği siyasetin sadece temsilcisi, müteahhidi olmayan, o siyasetin mühendisi olan birisiydi. Yaptığı siyasetin üzerine düşünen, refleksiyonunu yapan, onu deyim yerindeyse “bilince çıkartan” biri. O çok mavrası yapılan meşhur laflarının, “laf cambazlıklarının” arkasında, bu var. Bir analiz malzemesi olarak çok önemli. Türk sağı ile ilgili, Devlet Aklı ile ilgili…
Eski başbakanlardan ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i nasıl bilirdiniz? Hayırla anan kadar mezarında ters dönmesini niyaz eden de çıkacaktır. “Tanımıyorum” diyen kişi sayısı ise başka eski siyasetçilerle kıyaslayınca daha az olacaktır diye tahmin ediyorum. Gelmiş geçmiş siyasetçiler arasında karakteri, söylemi ve eylemiyle iz bırakmış, şaşırtıcı biçimde genç kuşak tarafından da yaygın biçimde tanınan biri Demirel. “Yollar yürümekle aşınmaz”, “Dün dündür, bugün bugündür” sözleri kendisinden sonra da yaşıyor.
“Çok” yaşamış bir adam o. Hem yaş, hem de ülke ve dünyadaki gelişmelerin yön verdiği cerbezeli, vukuatlı hayatı itibarıyla. 2015’te öldü. Yaşasa sosyal medyaya sık sık konu olabilecek, hatta Tik Tok fenomeni haline getirilebilecek kadar aktif, iletişim becerileri kuvvetli, demagog, fiziksel görünümüyle, alamet-i farikası olan şapkasıyla dikkat çeken bir siyasetçiydi. Aziz Nesin’e 80’lerde, “Bir darbe daha olsa Demirel solcu olur” dedirtecek kadar öngörülemez, kendisinin ve yakın aile çevresinin esenliğini garanti ettikten sonraki kaygısı devletten yana tavır almak olan bir profil.
Kurtarıcı baba (Akşener’le gördük ki bu kişi babayani bir ana da olabiliyor) arayışındaki halkın, mitinglerde, ülke gezilerinde ve sair yerlerde “baba” diye haykırarak ellerine sarıldığı, emekli olduğunu ilan ettikten sonra bile Ankara Güniz Sokak’taki evi ziyaretgaha dönen, kendisinden “bir bilen” diye bahsedilen Demirel’i yeniden hatırlamamıza vesile olan bir biyografi. Kavruk bir Anadolu çocuğunun parıltılı zekasıyla, pragmatizmiyle ve bunu fark eden kurt siyasetçilerin ön açmasıyla bir yükseliş hikayesi bu. Mühendislik okurken, doğup büyüdüğü kurak topraklara su götürme gayesi onu su mühendisi olmaya yöneltmiş ve DSİ’nin başına “su devrimi” yapma niyetiyle geçmiş. Su, yaşam kaynağı olmasının yanı sıra Türkiye siyasetinde sık başvurulan, önemli bir metafor. ABD’yle, mason locasıyla, tarikatlarla, devletin görünen ve görünmeyen yüzüyle yakından ilişkili bu su mühendisini Tanıl Bora, yıllar süren bir çalışma neticesinde adeta demonte etmiş. İçeriğin zenginliğine biçemin lezzetini de katmış kitabı kaleme alırken. Demirel’e uygun düşecek kelimeleri arayıp bularak, anlattıklarının hakkını üslubuyla da vererek çizmiş Süleyman Demirel portresini. Kitap hakkında Tanıl Bora’yla söyleştik.
Seni kısa biyografik analizler, biyografi çevirileri ve nihayet Hasan Ali Yücel biyografisi ile tanıyan ve bu tür çalışmalarını merakla takip eden bir kitle oluştu artık. İnsanları/hayatları/hikayeleri (tanınmış veya sıradan) merak ettiğini, dinlediğini, değer verdiğini biliyorum. Tabii arşivlerde vakit geçirmek de sevdiğin bir iş. Artık biyografici olduğunu düşünüyorum. Seni Hasan Ali Yücel’den sonra bir sıçrayışla Demirel’e yönelten neydi? Ve tabii hazırlıkları devam eden başka biyografi var mı?
Biyografici namı kazanmak için çok erken! Henüz ikinci çalışmam bu. Devam edeyim istiyorum. Biyografi, okumasını da yazmasını da en sevdiğim, en özendiğim tür. Bir hayatın hikayesini, bir siyasal ve zihinsel şekillenmenin gelişme seyriyle yoğurarak yorumlamaya çalışmak, hem anlamayı genişletiyor, hem de zevkli bir iş.
Aslında Demirel’den Hasan Âli Yücel’e sıçramıştım, oradan geri sıçradım. Demirel projesinin evveliyatı uzun. Hatta Cereyanlar çalışmasına başlamadan önce, bir Demirel biyografisi yazma niyetim vardı, erteledim, erteledim, hatta bir noktada vazgeçtim fakat içimde ukde kalacağını anladım ve sonuçta giriştim. Ön hazırlığı, malzeme biriktirmesi 1990’lara kadar dayanıyor. Demirel, herhalde bizim kuşağın ve mücavir kuşakların bütün mensupları gibi, çocukluğumdan beri ilgimi çekmişti. İcra ettiği siyasetin sadece temsilcisi, müteahhidi olmayan, o siyasetin mühendisi olan birisiydi. Yaptığı siyasetin üzerine düşünen, refleksiyonunu yapan, onu deyim yerindeyse “bilince çıkartan” biri. O çok mavrası yapılan meşhur laflarının, “laf cambazlıklarının” arkasında, bu var. Bir analiz malzemesi olarak çok önemli. Türk sağı ile ilgili, Devlet Aklı ile ilgili… İlgimin temel motivasyonu buydu.
Bir biyografi tasarımı var hazırlandığım. Biraz daha farklı bir tarzda… Henüz işin başındayım. Demlenmeden söylememeyim.